Durumumu düzeltmek için bu adamlarla bir uzlaşma yolu bulmalıyım. | Open Subtitles | هؤلاء القوم يجب أن يكونوا منفتحين لترتيبات عادلة لإصلاح الأمور |
Kendimizi düzeltmek için sürekli yeni yollar bulmak zorunda kalırız. | Open Subtitles | .. يجب علينا على الدوام استحضار طُرق جديدة لإصلاح أنفسنا |
Dinle Jason, yaptıklarımı düzeltmek için vereceğin cevaplara ihtiyacım var. | Open Subtitles | أصغ جايسون أنت يجب أن تعطيني بعض الردود لتصحيح ماأفعله |
Bazen işleri düzeltmek için ikinci bir şans elde edemezsin. | Open Subtitles | في بعض الأحيان لا نحصل على فرصة أخرى لتصحيح الأمر |
Eğer işleri düzeltmek için bir yol olsaydı... ..bunu yapardım. | Open Subtitles | إذا كان هناك ما يمكننى فعله لأصلح الأمور هنا سأفعل |
Bir sonraki durağım Dallas, Teksas'tı. Berberlerin sadece istekli değil, bunun yanında müşterilerinin ve topluluklarının sağlığını düzeltmek için gerekli sağlık hizmetlerini sunma konusunda tam katılımlarıyla harekete geçecek yeterlilikte olduğunu öğrendik. | TED | كانت المحطة التالية من رحلتي هي دالاس، تكساس، حيث علمنا أن الحلاقين ليسوا راغبين فقط، بل قادرين تماماً على التشمير عن سواعدهم والمشاركة في تقديم الخدمات الصحية اللازمة لتحسين صحة زبائنهم ومجتمعاتهم. |
Ayrılmış burun boşluğumu düzeltmek için küçük bir operasyon düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا أفكر في اتخاذ إجراءات لشخص قاصر لإصلاح حاجزي الأنفي |
Lütfen bunu düzeltmek için basabileceğin bir düğme olduğunu söyle. | Open Subtitles | ..أرجوك أخبرني أن هنالك زراً يمكنك الضغط عليه لإصلاح هذا.. |
Burada Avatar'ı yakalamayı beceremediğiniz için neden olduğunuz karmaşayı düzeltmek için bulunuyorsunuz. | Open Subtitles | أنتما هنا لإصلاح الفوضى التي سببتماها عندما فشلتما في القبض على الأفاتار |
Bu kadınla işleri gerçekten batırdım, ve bunu düzeltmek için bu tek şansım. | Open Subtitles | لكنني فعلاً أفسد الأمور مع تلك المرأة وهذه هي فرصتي الوحيدة لإصلاح ذلك |
Bu aslında bir dökümanda yazım hatalarını düzeltmek için yazılım kullanmamıza çok benzer bir süreç. | TED | وذلك يشبه إلى حد ما الطريقة التي نستخدم فيها برنامج تصحيح الكلمات لإصلاح خطأ مطبعي في ملف. |
Aşırı heyecan durumlarında oluşan ritim bozukluğunu düzeltmek için bir elektrik akımı yolluyor. | Open Subtitles | إنّه يُوصل ضربة من الكهرباء لتصحيح عدم إنتظام ضربات القلب خلال حالات التوتر. |
Fikirlerimizin sadece zararsız ve işe yarar türevleri yayılmaya devam etsin diye yanlış kavramaları düzeltmek için ısrarla çalışmaya devam etmek durumundayız. | TED | لذا علينا تصحيح المسار باستمرار.. لتصحيح طرق فهمنا.. حتى تستمر في الانتشار تلك الأفكار الحميد والمفيدة فقط. |
Araba kaymaya başlıyor, düzeltmek için dramatik bir manevra ve görüldüğü gibi zihinsel iş yükünde bir değişiklik yok. | TED | تبدأ السيارة بلإنزلاق، مناورة شديدة لتصحيح ذلك، ولا تغيير على الإطلاق في الجهد العقلي. |
Bu manevra o kadar hızlı gerçekleşecektir ki bu esnada hareketi düzeltmek için konumlandırma geri bildirimini kullanamayız. | TED | ستحدث هذه المناورة بسرعة هائلة لدرجة أنه لا يمكننا استخدام التغذية الرجعية للموقع لتصحيح الحركة أثناء تنفيذها. |
Ama bunu düzeltmek için elimden gelen her şeyi yapacağıma söz veriyorum. | Open Subtitles | و لكن أعدك أنني سأفعل ما بوسعي لأصلح ذلك |
Bu ameliyatlar genelde interseks çocukları düzeltmek için var ama çoğunlukla tersini yapmaya varıyor, daha fazla fiziksel ve ruhsal hasara ve soruna yol açıyor. | TED | غالبًا ما تُجرى هذه الجراحات لتحسين حياة الأطفال ثنائيي الجنس، لكن عادةً ما ينتهي بهم الأمر وهم يفعلون النقيض. متسببين بأذىً وتعقيدات أكبر، نفسية وجسدية. |
Ben yatağa gittim, ve aralarını düzeltmek için yapabileceğim bir şeyler olsun istedim. | Open Subtitles | رغبة بالذهاب للفراش كان هناك شيء يمكن أن أفعله لحل الأشياء التي بينهم |
Kutsal Babamız, hükümet ile ilişkileri düzeltmek için ne yapabileceğime bakmamı ister misiniz? | Open Subtitles | هل تريد أن أرى ما يمكنني القيام به لاصلاح العلاقات مع الحكومة الإيطالية؟ |
Gelecekte çok kötü bir şey oldu ve düzeltmek için yardımına ihtiyacımız var. | Open Subtitles | شيء سيء جداً حدث في المستقبل ونحن بحاجة لكي لإصلاحه |
Kötü bir zamanda mı geldim? Çok üzgünüm. düzeltmek için elimden geleni yapacağım. | Open Subtitles | هل هذا وقت سئ؟ أنا آسف جداً سوف أفعل أي شئ لأصحح الأمور |
Görünüşe göre bunu düzeltmek için Haven'a dönüp Jeffrey'le konuşmamız gerekiyor. | Open Subtitles | يبدو أننا بحاجة للذهاب الى هايفن لمعالجة هذا التحدث الى جيفري |
Geleceğini düzeltmek için geçmişe gidemezsin. | Open Subtitles | لاتستطيع ان تحضر الماضي لتصلح الحاضر |
Bende şunu otların kenarlarını düzeltmek için şunu kullanayım diyorum. | Open Subtitles | إذن ؟ فكّرتُ باستخدام هذه الأداة لتسوية الحشائش حول السياج |
Mesajında, bunları düzeltmek için bir planın olduğunu söylemiştin. Bunun ne olduğunu bilmeliyim. | Open Subtitles | لقد قلت فى رسالتك أنك عندك خطه لتصحح الاوضاع |
Kayıtları düzeltmek için buraya geri gelebileceğini düşündüm. | Open Subtitles | ظننتُ أنّكِ قد تعودين هنا لتصويب الأمور. |
Hâlâ annesinin rahmindeki bir ceninin akciğerlerini düzeltmek için yardım ettim. | Open Subtitles | لقد ساعدتُ في إصلاح رئة جنين لا يزال في رحِم أمّه |
..bozulan bir arkadaşlığı düzeltmek için asla geç kalmamazsınız. | Open Subtitles | لا يفوت الأوان أبداً على إصلاح صداقة مقطوعة |