Siz ikiniz bu kasabada o liberal dedikodu müsveddesini alan tek kişilersiniz, ama dağıtıcı bana sekiz tane aldırıyor. | Open Subtitles | أنتما الإثنان الوحيدان في البلدة اللذان تشتريان صحيفة القيل والقال الليبرالية تلك لكن الموزع يجبرني علي شراء ثمانية نسخ |
Sence kim bir dağıtıcı ile görüşüp kendi işini yapmaya başlayacak? | Open Subtitles | من تعتقدين اجتمع مع الموزع وسيبدأ شركته الخاصه؟ |
Yeni bir dağıtıcı makinesi ürettiler. | Open Subtitles | لقد جعلوا من نوع جديد كريم موزع. |
Bu kadar dikkat dağıtıcı şey varken işleri nasıl bir arada tutuyorsun? | Open Subtitles | لا أعلم كيف تتستطيع العمل هنا مع كل حالات صرف الإنتباه هذه. |
Nehrin diğer sakinleri yiyecek değil sadece dikkat dağıtıcı şeyler. | Open Subtitles | ..سكّان النهر الآخرون ليسوا بطعام إنما الهاء فحسب |
Son altı yıldır, hiçbir şey seni hayat yolundaki birçok yanlış sapmalardan kurtarmak kadar güzel bir dikkat dağıtıcı olamadı... | Open Subtitles | في الأعوام الستة الماضية لم يوجد إلهاء أفضل من إنقاذك من التوجهات الخاطئة المختلفة على طريق الحياة |
Gözünü toptan ayırmaman gerek. Her türlü dikkat dağıtıcı şey olacak. | Open Subtitles | ركز على هدفك ستكون هناك إلهاءات من كل نوع |
dağıtıcı iskambil karlarından iki tanesini yüz üstü yatıracak. | Open Subtitles | الموزع سوف يوزع اثنتين من الأوراق معكوستان. |
Ama, üçkağıtçı dağıtıcı ne yapmış olabilir tahmin edebiliyorum. | Open Subtitles | ولكن مرة أخرى، أستطيع ان ارى كم هو ماكر يمكن أن يكون ذلك الموزع |
Onun görüşüne göre tıpkı önceden farklı kutulara yerleştirilmiş eldiven çifti gibi şeytani dağıtıcı da oyuna başlamadan önce kartları hileli bir şekilde karmıştır. | Open Subtitles | قال أنه، تماما مثل القفازات تم وضعها مسبقاً في صندوق، اذا الموزع السيء كدس الأوراق قبل لعبنا. |
Sadece sevdiğin salsa sosunu üstüne koy ve dağıtıcı aşağı indirsin. | Open Subtitles | فقط ضع الصلصة المفضلة لديك فوق وستخرج من موزع الصلصة في الأسفل! |
Eminim 'Springfield Yenilik Fuarında' kendine bir dağıtıcı bulabilirsin. | Open Subtitles | أنا واثقة يمكنك العثور على موزع في معرض (سبرنغفيلد) للأشياء الجديدة |
İşitsel zihin dağıtıcı, çevresel etkenleri azaltır ve optimum odaklanmayı sağlar. | Open Subtitles | كنتُ أقصد الهمهمة. صرف الانتباه الصوتيّ يبلّد الأحاسيس الخارجيّة، و يسمح بأفضل تركيز، |
İşte bu yüzden Walter ilişkinizin dikkat dağıtıcı olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | وهذا هو بالضبط لماذا يعتقد والتر علاقتك هو الهاء. |
Ölü sezondan önceki son dikkat dağıtıcı olay, ve... hayatım yeniden başlayacak. | Open Subtitles | هذا آخر إلهاء قبيل انتهاء الموسم وستبدأ حياتي مجددًا |
, Şu anda, biz 'avlamaktan vardır görmek ve hiçbir lanet dikkat dağıtıcı gerek yok. | Open Subtitles | لكننا الآن نصطاد ولا نحتاج إلى أية إلهاءات |
Bir zamanlar onları istediğimi hatırlıyorum. Ama onlar sadece dikkat dağıtıcı. | Open Subtitles | أتذكر أنني أردتُ هذه الآمور مرةً لكنهم أداةٌ للإلهاء |
dağıtıcı olabilir. | Open Subtitles | يمكن أن تكون الأسلاك، يمكن أن يكون الموزّع. |
Sen kesinlikle dikkat dağıtıcı değilsin. | Open Subtitles | حسنا انت ... . انت لست بالهاء بالتكيد |
Kaçarken dikkat dağıtıcı bir şeyler olması iyi olur. | Open Subtitles | ربما بعض الإلهاء بعيداً عن مخرجنا سيكون جيداً |
Deden burada olsaydı dikkat dağıtıcı şeylerin olmadığı bir yere gitmen gerektiğini söylerdi ve kütüphane bunun için fena bir yer değil. | Open Subtitles | أظن أن ما يقوله جدك هنا هو أنك يجب أن تذهب لمكان ليس به الكثير من الإلهاءات |
Çok fazla dikkat dağıtıcı şey olacak. | Open Subtitles | سيكون لديك الكثير من التشتت ..معجبونا، معجبوهم |
Tüm çıkıntılar, dikkat dağıtıcı görseller, meydanı görmesi, patron. | Open Subtitles | كل تلك المنافذ، إلهاءً بصري رؤية واضحة للموقع، أيها القائد |
Dinleyin, sizler, hepiniz etrafta vızıldayıp duruyorsunuz, çok dikkat dağıtıcı. | Open Subtitles | انصتوا جميعكم أنتم تحدثون الكثير من الفوضى مما يشتت انتباهي |