Ben daha çok bir sürü... küçük insanın tekno müzikle etrafta dans ettiği... kocaman nükleer bir mantar bulutu düşünüyordum. | Open Subtitles | لا ، لا لقد كنت افكر فى صورة بها غمامة نووية مع بعض الاشخاص يرقصون حولها |
İnsanların şarkı söylediği, dans ettiği ve mutlu olduğu çok değişik bir dünyaydı. | Open Subtitles | فى عالم اخر تماماً حيث الناس يغنون و يرقصون و سعداء |
- Burası insanların dans ettiği bir yer değil. - Sadece bu şarkı için, lütfen. | Open Subtitles | الناس لا يرقصون هنا فقط من أجل هذه الأغنيه رجاء؟ |
Erkeklerin erkeklerle dans ettiği yeni bir bar açılmış. Ne harika değil mi? | Open Subtitles | سمعت عن حانة جديدة يرقص فيها الرجال مع الرجال ، يبدو رائعاً؟ |
Hani şu, kahramanın sanki kaderin zincirlerini kırmışçasına bir pop şarkısının hayata döndürücü enerjisiyle hiç çekinmeden dans ettiği sahneyi. | Open Subtitles | النوع الذي يرقص فيها البطل حُر أخيراً رمزياً قادر على رمي أغلال الإتفاقيات |
Karl'ın sevgilisini neden kıskanayım ki? Benimle dans ettiği için, tabii ki. | Open Subtitles | لأنها كانت ترقص معي بالطبع |
Ama Lily'nin birlikte dans ettiği ya da Suzanne'in birlikte yüzdüğü o adamlardan hiçbirinin arasında onu bulamadık. | Open Subtitles | لكن لم يمكنا وضع أي أحد من هؤلاء الشباب في النادي أين (ليلي) كانت ترقص أو يسبحون في البحيرة مع (سوزان). |
Çizgi filmde şekerin dans ettiği ve karamelli çikolatanın banjo çaldığı şey mi? | Open Subtitles | حيث تتراقص رسومات الحلوى ويعزف ميلك دود على البانجو؟ |
Çizgi filmde şekerin dans ettiği ve karamelli çikolatanın banjo çaldığı şey mi? | Open Subtitles | حيث تتراقص رسومات الحلوى ويعزف ميلك دود على البانجو؟ |
Cehennem'in uzak köşesindeki diyarlarda üç kişinin beraber dans ettiği söylenir. | Open Subtitles | أتعرفوا، يُقال، أن فى بلاد الجانب البعيد من الجحيم، يرقصون رقصة من ثلاث أشخاص. |
Babanın küçük prensesiyle dans ettiği an yok mu... | Open Subtitles | ، اللحظة اللتي يرقص فيها الأب مع إبنته |