Hayat, varış yeri değil de yolculuktan ibaret değil mi? | TED | ألا تدور الحياة حول الرحلة، وليس حقاً حول الوجهة النهائية؟ |
Bazen, hain yüreğimin içinden değil de dışarıdan geldiği sürece hayal edilebilecek en kötü şeylere bile katlanabileceğimi düşünüyorum. | Open Subtitles | من الآن فصاعدا أظن أنني أستطيع أن أهتم بكل شيء وطالما أنها تأتي من الخارج وليس من أعماق قلبي |
Bazen, hain yüreğimin içinden değil de dışarıdan geldiği sürece hayal edilebilecek en kötü şeylere bile katlanabileceğimi düşünüyorum. | Open Subtitles | من الآن فصاعدا أظن أنني أستطيع أن أهتم بكل شيء وطالما أنها تأتي من الخارج وليس من أعماق قلبي |
Zombi değil de bir su hayaleti gördüğünü söylemiştin değil mi? | Open Subtitles | بدلاً من الزومبي، أنتِ قُـلتِ أنكِ رأيتي شبح مياه أليس كذلك؟ |
Bir saniye için, çocukların hapse değil de üniversiteye gittiği bir mahallede yaşasalardı, Chuck ve Tim'in hayatının nasıl olacağını hayal etmenizi istiyorum. | TED | أريدكم أن تتخيلوا لثانية ما ستكون عليه حياة تشك وتيم لو كانا يعيشان في حي يذهب فيه الأولاد إلى الكلية، ليس إلى السجن. |
Öyle filmlerde değil de, gerçekten bir cinayeti görmek nasıl bir his? | Open Subtitles | ما هو شعورك رؤية جريمة قتل حقيقية وليست كما في فيلم ما؟ |
Ben buraya geldiğimde bana asil gibi değil de normal davranmayı öğrettin. | Open Subtitles | عندما جأت الى هنا علمتيني كيف امثل ان اكون طبيعية وليس ملكية |
"En güzel bacaklara evin hanımları değil de hizmetçiler sahiptir" mi? | Open Subtitles | و أن أفظل قوام توجد في المطبخ وليس في غرف الرسم؟ |
Bunun senin hakkında değil de Lacey için olduğundan emin ol. | Open Subtitles | فقط تأكد ان هذا من أجل ليسي وليس من اجلك انت |
İşte bu yüzden onlar bizi değil de biz onları çiftlikte yetiştiriyoruz. | Open Subtitles | وهذا أحد أسباب أننا نحن من نربي النعام وليس هم من يربونا. |
Hiçbir yerde. Bu yüzden ormanda değil de şehirde yaşamayı seçtim. | Open Subtitles | ولا أي مكان لهذا السبب إخترت العيش بالمدينة وليس بوسط الغابة. |
Başka bir şeyi değil de o turtayı yaptığını nasıl kanıtlarız? | Open Subtitles | كيف يمكننا إثبات أنها كانت تطبخ تلك الفطيرة، وليس شيئاً آخر؟ |
Kafaya beş değil de dört darbenin hastaneyle ölüm arasındaki fark olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | اعرف ان 4 ضربات في الراس وليس خمسة هي الفارق بين المستشفى والموت |
Tehditleri sen değil de ben etkisiz hale getirdim diye bozuluyorsun. | Open Subtitles | لابد أنكِ غاضبة لأنني أنا من قضى على الخطر وليس أنتِ |
Sekste neden adam değil de kadın zayıf olarak adlandırılıyor? | Open Subtitles | وقالت لماذا هي امرأة المشار كما الجنس الأضعف وليس رجلا؟ |
Farz edelim ki erkek kızın değil de kız erkeğin peşini bırakmıyor. | Open Subtitles | بدلاً من أن يلاحق الرجل الفتاة لنفترض أنها كانت هى من تلاحقه |
Evrim kuramı, bize doruktaki cesareti sunar: Algılamanın, gerçeği görmekle ilgili değil de, çocuk sahibi olmakla olduğunu anlama cesareti. | TED | وستقدم لنا نظرية التطور التحدي الأكبر و هو التمييز بأن الإدراك ليس حول رؤية الحقيقة ولكن حول حصولنا على الأولاد |
Duygusal zeka, karakter gelişimi, sabır, tahammül ve duyarlılık gibi erdemler, bu cihazları, ne kadar gelişkin olursa olsunlar, lanet değil de nimet yapan şeylerdir. | TED | من اين تحصل الذكاء العاطفي وتطور الشخصيات فضائل الصبر، والرحمة، كما تعلمون، الأشياء التي تتأكد أن هذه الأجهزة، ومع ذلك المتقدمة، تصبح نعمة وليست نقمة؟ |
Bir katil değil de polis olsaydım onu mu seçerdin, beni mi? | Open Subtitles | لو كنت شرطية ولست قاتلة اتختاريه ام تختارينى |
Niye bizi olması gerektiği gibi bodruma değil de parka getirdi anlayamadım. | Open Subtitles | أَتسائلُ لِماذا جَلبَنا إلى المتنزة بدلا من البدروم كما يفترض ان نكون؟ |
Artık insanların yaşamları hakkında değil de yaşamın kendisi hakkında yazacağım. | Open Subtitles | بعد الآن، ليس الكتابة عن حياة الناس، بل عن الحياة نفسها |
Çöplük değil de, sıradan o zaman. Pek ilham verici bir yer değil. | Open Subtitles | حسنا, ليست سلة مهملات ولكن بصراحة ليست موحية ثبت هذة الاشياء بشكل صحيح |
Babamın başka türlü değil de kahramanca öldüğünü bilmek içimi rahatlattı. | Open Subtitles | حسناً، أنا مسرور بمعرفة تضحيته البطولية، عوضاً عن الطريقة الأخرى |
Yani fiziksel ve sanal olan arasında bir bağ kurmaya çalışıyoruz, ama ekrana bakarak değil de, basit bir postere bakarak. | TED | لذلك فإننا نعمل على خلق علاقة بين الجانب الجسمي والجانب الرقمي, ولكن لا تشبه شاشة مصغرة, وإنما تبدو مجرد ملصقة عادية. |
Savurgan değil de, tasarrufçu biri olmam iyi bir şey. | Open Subtitles | من الجيد أنني منقذ يا دكتور، و لست مستهلكاً فقط، أليس كذلك؟ |
Peki, o zaman arabamı park yoluna değil de ön tarafa bırakırım. | Open Subtitles | لا تفعلي ذلك. إذًا، سأوقف سيّارتي أمام ممر المنزل بدلًا من داخله. |
Sadece, öldüğün için değil de istemediğin için cevap yazmadığını umabiliyorum. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ فقط أَنْ أَتمنّى بأنّه بإختيارِكَ ولَيسَ بالمناسبة مِنْ فنائِكَ. |
Ben etrafındaki bu titreşimleri sezmeyi öğrenip her şeyi değil de sadece seçtiğin şeyi çınlatabileceğine inanıyorum. | Open Subtitles | أظن أنه يمكنكِ الشعور بهذه الذبذبات حولك و تتذبذبي معهم فبالتالي لن يهتز كل شيئ فقط ما تختارينه |
Fakat bu Noel, kendini beğenmiş bir genç değil de, ne pahasına olursa olsun tekrar başarılı olmaya çalışan eski bir eroin bağımlısının bir numara olması harika olmaz mıydı? | Open Subtitles | لكن اليس رائعا ان الاغنية السائدة في عيد الميلاد اغنية لطيفة للمراهقين لمدمن مخدرات يريد العودة للغناء باي ثمن؟ |