Bir suçlunun denetim Noktasından geçmeye çalışması durumunda bazen böyle şeyler olabiliyordu. | Open Subtitles | هذا شيء يحدث أحياناً. عندما يحاول أحد المتهمين بتهمة تجاوز نقطة تفتيش. |
Sonunda Edo'dan ayrılıp Hakone denetim noktasına varmışken... ..bir karaborsacı tarafından aldatıldık. | Open Subtitles | لقد غادرنا إيدو أخيراً إلى نقطة تفتيش هاكوني, لكن خدعنا تاجر سريع. |
Balık ve AvcıIık Şubesi, istilacı türler ile ilgili rastgele denetim yapıyor. | Open Subtitles | بلح البحر الوحشي. الأسماك واللعبة تقوم بتشغيل عمليات التفتيش العشوائية للأنواع الغازية. |
O gün, denetim noktası günlüğünden yırtıldı. | Open Subtitles | ذلك اليوم الذي لم يُدون في سجلات مركز التفتيش. |
Aynı zamanda, bence, denetim ve veri gizliliği ile ilgili geçerli endişeler de var. | TED | وفي نفس الوقت، يوجد كما أعتقد، مخاوف مشروعة حول أمور مثل الرقابة وسرية البيانات. |
Şehir konseyi sigorta amacıyla bizden denetim istedi. | Open Subtitles | مجلس الفنون طلب منا التدقيق ..في المقاييسالمطبقةهنا. |
Eğer NASA istiyorsa, İç denetim yapılıyor demek ki. | Open Subtitles | حسناً، إذا طلبوا ذلك، فإنّه تدقيق داخلي، لذا أنتِ لا تخترقين عقد المخابرات المركزيّة |
Yarım saat içinde süpriz denetim var. Adamlarına söyle. | Open Subtitles | هناك تفتيش مفاجئ بعد نصف ساعة أخبر رجالك بذلك |
Eric, bizi FBI denetim noktasında birleştir. | Open Subtitles | اريك, اوصلها لنا في نقاط تفتيش مكتب التحقيقات الفدرالي. |
Bu durum, bölgesel bir denetim ve yaklaşık 10 uzman gerektirir. | Open Subtitles | هذا يتطلب تفتيش إقليمي حوالي 10 أختصاصيين. |
Vasilere, olağan bir denetim yaptığımızı söylüyoruz. | Open Subtitles | سنقول لهم هذا مجرد تفتيش روتينى |
Pasaportun yoksa denetim noktalarından geçemezsin. | Open Subtitles | اذا لم يكن لديك جواز سفر فلن تمر من مراكز التفتيش. |
denetim noktasında durdururlarsa, onları öldürürüz. | Open Subtitles | نستطيع قتلهم اذا أردنا تجاوز مركز التفتيش. |
Bir denetim noktasını delip geçmeye çalışanlar, derhal yapmalıdır. | Open Subtitles | من يحاول التهرب من مركز التفتيش يتم اعدامه حالا. |
Ciddi bir suçsa, denetim noktasında idam uygulanmaz. onun yerine, | Open Subtitles | إذا كان متهماً بتهمة كبيرة فإن الحكم لا ينفذ عند نقطة التفتيش, و لكن لا بد من أخذه إلى المكان الذي أصدر فيه الحكم عليه. |
Buradaki denge nedir ve denetim ile özgürlük arasında doğru denge nedir? | TED | ما التوازن هنا، وما المفاضلة الصحيحة بين الرقابة والحرية؟ |
Limanlarda çok fazla iç denetim vardır. | Open Subtitles | الموانئ لديها الكثير من الرقابة الداخلية |
Aynen geri koymalıyız. denetim sırasında orada olmalı. | Open Subtitles | يجب ان نرجعهم بشكل مباشر لا نستطيع الافلات بالأمر من التدقيق |
Ama daha ifadesini bitirmedim. denetim üstüme çullanacak. | Open Subtitles | لم أنهي بعض الأعمال تدقيق الحسابات سيلاحقني |
Lütfen bunu yanlış anlamayın ama bağımsız denetim işine girdiysem bağımsız olmam gerek. | Open Subtitles | حسناً , رجاء لا تأخذ هذا على محمل خاطىء لكت لأجل تزويد إشراف مستقل , يجب أن أكون محايدة |
Çalınan denetim belgelerine bir göz atsam sorun olur mu? | Open Subtitles | هل تمانع في أن نلقي نظرة على وثائق المراجعة التي سرقت؟ |
Ama en önemli neden bir kitlesel denetim sisteminin her şekilde kendi özgürlüğümüzü baskılaması. | TED | ولكن السبب الأقوى هو أن نظام المراقبة الجماعية يقمع حريتنا بجميع الطرق. |
Ben pazarlamacıyım ve bir pazarlamacı olarak hiçbir zaman denetim altında olduğumu düşünmedim. | TED | أنا مسوق، و كمسوق، أعلم أني ابدا لم أكن تحت السيطرة. |
Her şey kontrol ve denetim altında parlak ışık altında gözden geçirilmiş, ölümüne incelenmiş. | Open Subtitles | كل شيء تحت السيطرة و الإشراف يتم إختباره تحت ضوء ساطع يختبر حتى الموت |
Zaman ve para konusunda cömert değil. Sanırım pasif-agresif. denetim manyağı. | Open Subtitles | انه بخيل بالمال و الوقت ، اعتقد انه سلبى و عدوانى و لديه نزوه السيطره |