Amerikadan buraya bir deniz feneri görmek için mi geldiniz? | Open Subtitles | هذا الكتاب جعلك تأتي من أمريكا لكي تري منارة ؟ |
Amerikadan buraya bir deniz feneri görmek için mi geldiniz? | Open Subtitles | هذا الكتاب جعلك تأتي من أمريكا لكي تري منارة ؟ |
Sahel'deki bu deniz feneri kum ve tuzun kıyısındaki okyanus fark edilene kadar manzaraya yapıştırılmış gibi; | Open Subtitles | منارة في الساحل تبدو ملصقة عليه حتى ترى المحيط على حد الرمل و الملح |
Güney Amerika'nın güneyindeki deniz feneri. | Open Subtitles | إنها المنارة الموجودة في أقصى جنوب أمريكا الجنوبية. |
Daha önce böyle değildi tam tersine deniz feneri bakıcılarına fırtınalarda yardım ederdi. | Open Subtitles | لم يسبق له الخوض في هذه الأمور من قبل على العكس تماماً تحدّي العواصف كما ساعد مراقبوا الفنار |
Sanırım ailede var. Babam güneyde bir deniz feneri çalıştırıyor. | Open Subtitles | والدي يعمل في منارة في الجنوب، إنه يسبح كالطلقة |
Öyleki size çok yakın bir deniz feneri ışığının yüzünüze vurması gibi. | Open Subtitles | وكأنها بالفعل منارة قريبة منك تومض بالضبط في وجهك |
50 km doğuda kaç deniz feneri var biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلمين كم منارة توجد على بعد 5 أميال شرق المدينة؟ كم؟ حقا؟ |
Tünelleri aydınlatacak ve polis, şehri bir deniz feneri yönlendirecek tüm milletin yolunu aydınlatacak. | Open Subtitles | وسيقوم بنشر الضياء في كل الأماكن ويحفز الشرطة للعمل وسيجعل هذه المدينة منارة |
Geceleri güneş batıp havai fişekler gerçekten başladığında buraya neden Akdeniz'in deniz feneri dendiğini anlıyorsunuz. | Open Subtitles | و في الليل ، عندما تغيب الشمس و تبدأ الألعاب النارية ستعلم تماما لم تُسمى منارة البحر المتوسط |
Neyse affettim, çünkü şu an, doğu sahilinin deniz feneri büyüklüğünde bir ereksiyonum var ve eve gelip bunu güzel karımla paylaşmak istiyorum. | Open Subtitles | لذا، سأعفو عمّا سبق لأنني الآن.. منتصبٌ بطول منارة الساحل الشرقي وسآتي للبيت لمشاركة زوجتي الجميلة ذلك. حسناً. |
Ama, elbette kim bir deniz feneri görse, ...buraya gelir öyle değil mi? | Open Subtitles | ولكن بالطبع, كلما رأى أحدهم منارة يبقون بعيدين صحيح ؟ |
Diğer insanların umuduna deniz feneri olmak çok yalnız bir işti. | Open Subtitles | كونك منارة للأمل للأشخاص الأقل منك هو عمل وحيد |
- Karmaşık. - Sadece bir deniz feneri. | Open Subtitles | ــ إنّها معقّدة ــ لا , إنّها مجرد منارة |
Bunu, tıpkı ışığı daima açık olan bir deniz feneri gibi düşünün. | Open Subtitles | وهي تعمل بالضبط مثل منارة مضاءة دائما |
deniz feneri otomatiğe bağlandı. O yüzden gitmemize gerek kalmadı. | Open Subtitles | لقد أصبحت المنارة أوتوماتيكية بعد أن تم تحديث النموذج |
deniz feneri otomatiğe bağlandı. O yüzden gitmemize gerek kalmadı. | Open Subtitles | لقد أصبحت المنارة أوتوماتيكية بعد أن تم تحديث النموذج |
İletişim cihazlarını ve bir deniz feneri bekçisi gibi yalnız olmayı severim. | Open Subtitles | أدوات الاتصال و البقاء وحدي كحارس المنارة |
deniz feneri, o insanları geri getirmek için bir şans olabilir. | Open Subtitles | . الفنار يمكن أن يكون فرصتنا لإعادة أولئك الناس |
deniz feneri'nin bile, "Dük"ü geri getirebileceğini sanmam. | Open Subtitles | لا أعتقد حتى الفنار يمكن أن يعيد النبلاء |
Ben yağmur altındaki deniz feneri hikayesinde biraz daha fazla bir şey olduğundan hep şüphelendim. | Open Subtitles | لطالما شككت أن هناك شيء أكثر بقليل من قصه المناره في وقت المطر |
Bak, bu birinin kendini deniz feneri sanmasıyla aynı şey değil tatlım. | Open Subtitles | هذا ليس بسيطا كشخص يعتقد أنه مناره |