| Çünkü terörist dizüstü bilgisayarı ya da uyuşturucu satıcısı cep telefonu diye bir şey yok. | TED | السبب في ذلك هو أنه لا يوجد حاسوب إرهابي مثلاً أو هاتف خلوي يتاجر بالمخدرات . |
| dizüstü bilgisayarı yanında mı? | Open Subtitles | أوه.. هل لديها حاسوب نقال معها؟ |
| Evet, müzayedeyi izlediği bir dizüstü bilgisayarı varmış. | Open Subtitles | نعم لديه لابتوب الذي كان معروض فيه المزاد |
| Bir kafede dizüstü bilgisayarı ile kamp kurduysa katilimizin, onun hemen yanına oturup konuşmaya başlamış olabileceklerini düşünüyoruz. | Open Subtitles | توقعنا لو أنّه خيّم مع حاسوبه المحمول في مقهى، فإنّ قاتلنا جلس بحواره وتحدّثا. |
| dizüstü bilgisayarı daha önce de almaya kalkmıştın. | Open Subtitles | لقد حاولتَ شراء الحاسوب المحمول سالِفًا. |
| dizüstü bilgisayarı olan var mı? | Open Subtitles | مثل أي شخص لديه جهاز محمول ليتي عرفت هذا |
| Peki. Ama dizüstü bilgisayarı verdikten sonra geri gelip seni alacağım. | Open Subtitles | حسناً، لكنني سأعود فوراً لأخذك بعد اعادة الـ لاب توب |
| Bırak dizüstü bilgisayarı da bu dizin üstüne geç. | Open Subtitles | النزول أن الكمبيوتر المحمول و الحصول على رأس هذه اللفة. |
| Ayrıca görünüşe bakılırsa, kayıp tek şey, dizüstü bilgisayarı. | Open Subtitles | بإضافة إلى حقيقة أن الشىء الوحيد المفقود هنا هو اللاب توب الخاص به |
| Tae Yong'un odasına girip o dizüstü bilgisayarı al. | Open Subtitles | احضرى حاسوب تاى يونج من غرفته لى |
| O Tae Yong'un dizüstü bilgisayarı değil mi? | Open Subtitles | هذا هو حاسوب تاى يونج اليس كذلك ؟ |
| Ben dizüstü bilgisayarı alıp veri bankasını kontrol edeyim. | Open Subtitles | نعم، أنا سأمسك a حاسوب نقال لذا نحن يمكن أن ندقّق قاعدة البيانات. أنا يمكن أن أعمل هو! |
| Duydun mu beni? Şimdi... Beni öldürmeye çalışan adamdan dizüstü bilgisayarı aldım. | Open Subtitles | الآن ، لدىّ حاسوب الرجل الذي حاول قتلي |
| dizüstü bilgisayarı olmalı. | Open Subtitles | لابدّ أنّ لديه حاسوب محمول. |
| Şu anda Vincent'in dizüstü bilgisayarı yardımcı olur mu emin değilim ama adam resmen bir yalan makinası. | Open Subtitles | لا أقول بأن حاسوب(فينسنت) مفيداً بالوقت الراهن ولكنه جهاز كاشف للكذب بشكل انسان |
| I-Pad ve dizüstü bilgisayarı arabada bırakmış. | Open Subtitles | لكن كان هناك (آي باد) و (لابتوب) متروكين بالسيارة |
| - dizüstü bilgisayarı yok. | Open Subtitles | -ليس هناك أي لابتوب. لكنها تملك واحداً. |
| Onun hücresini görüyorsunuz, ayrıca yerleşkeden toplanan her şey burada, dizüstü bilgisayarı da dahil. | Open Subtitles | لديكم أعين داخل زنزانته وهذا كل شئ تم مصادرته من المجمع بما فى ذلك حاسوبه المحمول |
| Tüm dosyaları ve dizüstü bilgisayarı. | Open Subtitles | هذه كلّ ملفاته و هذا حاسوبه المحمول. |
| dizüstü bilgisayarı alayım lütfen. | Open Subtitles | سآخد الحاسوب المحمول الآن.. من فضلك |
| dizüstü bilgisayarı satan kişi bütün bunların sorumlusu olan kişi o adamın adı Harold Finch. | Open Subtitles | الرّجل الذي باع الحاسوب المحمول في المقام الأوّل... الرّجل المُلام على كلّ ما يحدث. اسم هذا الرّجل... |
| dizüstü bilgisayarı masanın üstünde açıktı. | Open Subtitles | لديه جهاز محمول في المكتب |
| Bu dizüstü bilgisayarı verip burdan gideceğiz. | Open Subtitles | سنعيد هذا الـ لاب توب ونرحل |
| Biliyorsunuz, Her Cocuk Için Bir dizüstü bilgisayarı' ndan (One Laptop Per Child) XO dizüstü bilgisayarı, işbirliği, karışım ve ağ oluşturmak fikri üzerine kurulmuş. | TED | كما تعلمون فكرة الكمبيوتر المحمول "OX" و جهاز لكل طفل قائمه على فكرة التعاون و التواصل |
| Sana verdiğim dizüstü bilgisayarı açtın mı? | Open Subtitles | هل فتحتي اللاب توب الذى أحضرته لكِ؟ |