İyi bir polisi suçlamak ve diğerinin adını kirletmek mi Doğru olan, Don? | Open Subtitles | لتكون الشرطي الجيد عليك تشويه سُمعة الشرطي الاخر هذا هو الشيء الصحيح دون؟ |
Tek söylediğim, bazen dünyadaki en aptalca karar senin için Doğru olan karardır. | Open Subtitles | كل ما اقوله انه احيانا اسخف القرارات في العالم هو القرار الصائب لكِ |
Onu hala seviyorum ama onu öldüreceğim çünkü bu Doğru olan ve bunu yapmalıyım. | Open Subtitles | و لازلتُ أحبه لكنني سأقتله لأنّ هذا هو الصواب و لأنني مرغم على ذلك |
- Dostum, umarım Doğru olan şeyi yapıyorsundur. - Nerede? | Open Subtitles | حسنا, صديقى, امل ان ما تفعله هو الصحيح اين هي؟ |
Fakat Doğru olan bir şey nasıI iftira olabilir? | Open Subtitles | لكن كيف يمكنها أن تكون تشهير و هذه هي الحقيقة ؟ |
Ama geleneksel toplumlardaki ihtiyarlar hakkında Doğru olan şey geleneksel toplumların diğer özelliklerinde de doğru. | TED | ولكن ما هو صحيح حول حياة المسنين في المجتمعات التقليدية هو صحيح بالنسبة للعديد من ملامح المجتمعات التقليدية أيضا. |
O Doğru olan şey için başkalarını destekledi. | Open Subtitles | لقد ناضل من أجل الآخرين ومن أجل ما هو صواب |
Yalnızca Doğru olan bu olduğu için değil, çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor. | TED | ليس لأنه مجرد الشيء الصحيح لفعله لكن بسبب التكامل يحارب الكراهية باتنظام |
Neden? Çünkü Doğru olan buydu. | TED | لماذا؟ لأنه الشيء الصحيح الذي كان يجب فعله. |
Hayır! Burada kalmalıyız. Doğru olan şeyi yapmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نبقى بالداخل يجب أن نفعل الشيء الصحيح |
Onun da zor bir durumda olduğunu biliyorum, Doğru olan şeyin bu olduğunu söyleyecek çünkü reddetmek için mantıklı bir sebep yok. | Open Subtitles | أعلم أنه في موقف صعب عليه أن يخبرني بأنه الشيء الصائب لفعله لأنه لا يوجد أي سبب معقول للقول بأنه ليس كذلك |
Sana yardım etmek Doğru olan şey. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الصائب والذى يتوجب فعله ، هو ان أساعدك |
Birinin yapması gerekirdi. Doğru olan buydu. | Open Subtitles | وعلى شخص ما فعل ذلك وكان الشيء الصائب الذي ينبغي القيام به |
Belki bir bir yazar olarak olgunlaşmışımdır veya belki sen buna gerçekten ihtiyacı olan ve yapması Doğru olan bir kişiye yardım edecek kadar olgunlaştın. | Open Subtitles | و بات يمكنك مساعدة شخص يحتاج للنضوج لأن هذا هو الصواب |
Bu durumda senin için Doğru olan bu. | Open Subtitles | ولكن .. يجب عليكي ان تغادري هذا هو الصواب |
Bence bir şey yapmalıyız. Ve Doğru olan da bu baba. | Open Subtitles | أظن أن علينا فعل شيء , و أظن أن هذا هو الصواب , يا أبي |
Doğru olan buysa mutlaka olacaktır, değilse de olmayacaktır. | Open Subtitles | إن كان هو الصحيح فسيحدث و إن لم يكن فلن يحدث |
Doğru olan bu, öyle değil mi? Öyle. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | قُل إنك لن تفعل هذه هي الحقيقة , صحيح؟ إنها الحقيقة , شكراًً |
Doğru olan şeyi yapmakta beni ikna ettiğin için sana teşekkür ederim. Benim ne kadar hayal kırıklığına uğradığımı düşünsenize bir... | Open Subtitles | شكراً لإقناعي بعمل الشيء ما هو صحيح هل يمكنك تخيل مدى إحباطي |
Bazen Doğru olan şeyi yapmalısınız yanlış şey çok daha kolay olsa bile. | Open Subtitles | ببعض الأحيان عليكم القيام بالصواب حتى وإن كان الفعل السيئ أسهل سهولةً بكثير |
Gitmelisin. Doğru olan bu. | Open Subtitles | يجب أن تذهبى هذا هو القرار الصحيح |
İstediğimiz, elbette, tam da Doğru olan oranda işlem yapan doktorlar ve doğru neden için doğru miktarda işlem yapanlar -- yani, hastalarının iyiliğine hizmet edenler. | TED | ان ما نريده حقيقة .. بالطبع هو ان يقوم الاطباء بالعدد الصحيح من العمليات الجراحية .. والقيام بالعدد الصحيح للاسباب الصحيحة أي لخدمة المرضى الخدمة الامثل |
Çok şekersin, ama ona bakıyorum çünkü bu yapılması Doğru olan şey. | Open Subtitles | شكراً لك، لكنني أعتني به لأنه التصرف الصحيح |
- Hayır dostum, doğru olanı yapmalıyız. - Dinle beni.. Doğru olan, ikimizin burdan tek parça çıkmamız. | Open Subtitles | كلا سافعل الشىء الصواب اسمعنى الصواب هو ان نخرج من هنا |
Hey, Doğru olan yol, benim hiçbir şey ödememem. | Open Subtitles | يا، ني لا أَدْفعُ أيّ شئ الطريق الصحيحُ. |
Unutma, doğru bir cevap yok sadece sana göre Doğru olan var. | Open Subtitles | ،تذكر أنه لا توجد إجابة صحيحة فقط ما هو صائب لك، تمام ؟ |