| Yumuşak dokudaki delikler, suyun ve duştaki çoklu püskürtücünün yaptığı yüksek basınçla oluşmuş görünüyor. | Open Subtitles | الثقوب في الأنسجة الرقيقة تدل على أنها ناتجة من ضغط مائي جيد و فوهات متعددة |
| Sovyetler, Nina'nın telekinezi yoluyla yaşayan bir dokudaki bio-elektriksel impulsları etkileyip etkileyemeyeceğini görmek istemiş. | Open Subtitles | كان الإتحاد السوفياتي يريد أن يعرف إن كانت تستطيع إن تتحكم عن بعد بحركة ووظيفةالنبضات الكهربائية في الأنسجة الحية |
| dokudaki sıvılar hava yastığı gibi hareket eder. | Open Subtitles | ستعمل السوائل في الأنسجة عمل الوسادة |
| dokudaki kanama eksikliğine göre, balyalanmadan önce ölüymüş. | Open Subtitles | لا يوجد أنسجة نزيف وهذا يعني أنها وضعت في الآلة بعد الموت |
| dokudaki kanama eksikliğine göre, balyalanmadan önce ölüymüş. | Open Subtitles | لا يوجد أنسجة نزيف وهذا يعني أنها وضعت في الآلة بعد الموت |
| Yüzeyde geniş, dokudaki derin bir yere doğru inceliyor. | Open Subtitles | -عريض بالسطح, وضيّق في الأنسجة . |