Kapılar kapatılınca daha önce hiç duymadığım güçte çığlık atmaya başladı. | Open Subtitles | لقد أغلقوا الباب, وبدأت بالصراخ صراخا لم أسمع مثله من قبل |
Ağzımdan daha önce hiç duymadığım bir ses çıktı: biraz inilti, biraz çığlık, neredeyse insanlık dışı ve korku dolu. | TED | صدر صوت من فمي لم أسمعه من قبل: نصف تأوه، نصف صراخ، بالكاد إنساني، إرهابي بحت |
Dolaplar ve kapılar daha önce duymadığım tuhaf sesler çıkarıyormuş gibi geliyor. | Open Subtitles | الأبواب و الخزائن تصدر أصوات صرير غريبة. تصدر أصواتاً لم أسمعها من قبل |
Sadece, daha önce hiç duymadığım bir şey hakkında sohbet etmek istedi. | Open Subtitles | لقد كانت تُريد الدردشة فقط حول أمورٍ لم أسمع بها من قبل |
Hiç duymadığım bir devlet dairesinden bir bürokratla konuştum. | Open Subtitles | تكلّمت مع الكاتب في بعض الوكاله الحكومي أنا لم اسمع عنه |
Çok uzun zaman önce adını duymadığım bir müzisyen tarafından çizilmiş. | Open Subtitles | قام برسمها موسيقي ما، لم أسمع به يومًا منذ ملايين السنين |
Adını bile duymadığım denizlerde avlanan İtalya'daki bir balıkçının... benim bir parçam olduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | أأنت تُخبرُني أَننى جزءُ من صيّادِ سمك في إيطاليا فى محيط ما.ولم أسمع عنه قط |
Twitter'a girerim, daha önce hiç duymadığım bütün yabancı kelimeler vardır: FIFA, vuvuzela, ahtapotla ilgili garip espriler. | TED | أذهب لتويتر، وأجد كل هذه الكلمات الغريبة التي لم أسمع بها من قبل: الفيفا، الفوفوزيلا، نكات غريبة عن الأخابيط. |
Ama sonra bana daha önce hiç duymadığım bir şey söyledi: Tıbbi marihuana ona kendi hayatını ve sağlığını kontrol edebilme imkanını sunuyordu. | TED | وثم قالت شيئًا لم أسمعه من قبل مطلقًا وهو أنه أعطاها سيطرة على حياتها، وعلى صحتها. |
Önceden hiç duymadığım bir isim de kattın içine kesin. | Open Subtitles | حسناً , أنا متأكد تماماً بأنك قلتِ إسماً لم أسمعه من قبل |
Bir gün kayıp olmamdan önce duyduğum bir şeydi ya da duymadığım. | Open Subtitles | كانآخرشئ سمعته, أو لم أسمعه , قبل أن أُفقد لمدة يوم |
Hayır, duymadığım bir konuşmayı... nitelendirmesem daha iyi olur. | Open Subtitles | لا، أعتقد أنه من الأفضل الا أتخيل تلك المحادثة التي لم أسمعها |
Kendisi yazmış,kendisi düzenlemiş adını duymadığım bir yazar. | Open Subtitles | طبع بشكل شخصى ونشر بشكل شخصى ومؤلفه لم اسمع اسمه من قبل |
Adını hiç duymadığım bir herifin benim gibi bir adamla takıldığına inanamıyorum. | Open Subtitles | رائع، لا يمكنني التصديق أن أحداً لم أسمع به قط يتجول مع شخص مثلي |
Neden daha önce adını bile duymadığım bir gezegen için ışın silahı yapmak zorunda olduğumuzu anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم لماذا علينا القيام ببناء مسدس اشعاعي لتصويبه نحو كوكب لم أسمع عنه حتى. |
Ama size kuralları söylemiştim. Suç içeren bir şey duymadığım sürece-- | Open Subtitles | لكني أخبرتك بالقواعد هنا طالما أنني لا أسمع عن أي شيء يؤذي... |
Saldırgan daha önce hiç duymadığım güçte bir yıldırım topu kullanmış. | Open Subtitles | المُهاجم إستخدم مدفع يدوي قوي الّذي لم يسبق أنّ سمعت به من قبل. |
O parmaklar FBI'ın, Interpol'ün, Ulusal Güvenlik'in ve adını duymadığım teşkilatların ilgisini çekti. | Open Subtitles | المباحث الفيدرالية تهتمت بأصابع الإبهام تلك الأنتربول، والأمن القومي.. ووكالات لم اسمع عنها حتى |
Oyuncular Bela Lugosi, John Harron, Madge Bellamy ve hiç duymadığım bir sürü adam daha. | Open Subtitles | بطولة بيلا لوغوسي، جون هارون مايج بيلامي ونخبة من أناس آخرين لم أسمع عنهم قط |
Gözleri kanlanmıştı, elleri titriyordu... ve sesinde daha önce duymadığım bir çatlak vardı. | Open Subtitles | عينه كانت محتقنة بالدم، ويديه ترتعد... وكان يوجد صدع في صوته لم اسمعه ابدا من قبل. |
Bazen gülüşler duyuyorum, ardından çığlık ve ağlama, ve ardından daha önce hiç duymadığım bir ses. | TED | أحياناً سمعت صوت ضحك ثم صراخ وبكاء وصوت لم أكن قد سمعته من قبل |
Benim daha önce hiç duymadığım bazı sözcükler biliyor. | Open Subtitles | إنه يعرف بعض الكلمات التي لم أسمع عنها من قبل |