Cahilleşme, kesinlikle bir "parti" olacak yada eğer yutarsan, eş zamanlı toplantılar diyelim | Open Subtitles | أنت لا تكن جاهل، لأن في الواقع، ستكون حفلة حتماً أو لمات متزامنة إذا سيسهل عليك استساغتها |
Böylece bununla uyum göstermeye başlar, ve size bunu eş zamanlı imiş gibi gözüktürmeye başlatır. | Open Subtitles | لذا , فالدماغ يبدأ بتعديل ذلك و ستبدو متزامنة بالنسبة لك |
Birbiriyle çatışan fikirlere eş zamanlı olarak beyninizde yer veremezsiniz, zira bunlar aklınızı karıştırır, zor gelir. | TED | لن تسمح بالكثير من الأفكار المتضاربة تدور في ذهنك في وقت واحد لأنها ربما تربكك وتهددك |
Hissettiği şeyleri eş zamanlı olarak benim de hissetmemi istiyordu. | Open Subtitles | هي اردت ان اشعر بما تشعر بة في الوقت الحقيقي |
Bu eş zamanlı dönme akıcı sıvıyı embronin içinde sağdan sola iter. Yumrunun solundaki kenarda | TED | تزامن هذا التناوب يدفع السائل من الجانب الأيمن للجنين إلى الأيسر. |
"Keza, tüm kazaların eş zamanlı meydana gelmesi nedeniyle..." | Open Subtitles | بالاظافة بسبب حقيقة ان الحوادث قد وقعت بوقت واحد |
Öyleyse, küçük takımlar, hedefleri belirleme, ...yönetimin kellelerini uçurmak için eş zamanlı saldırı. | Open Subtitles | إذًا، فرق صغيرة، عينوا الأهداف إعتداء في الوقت نفسه للقضاء على زعماء القيادة |
Dünya'daki bütün Krolotealılar'a eş zamanlı baskın düzenleyeceğiz. | Open Subtitles | سنقوم بشن غارات متزامنة على كل هدف كرولوتين في الأرض |
Dinlenmek gibi daha yoğun bir ruh hali içindeyken beyninizdeki yüz binlerce nöron kıvılcım saçar ve beyin akımyazım, kısaca EEG ile ölçülebilen karakteristik düzenlerde eş zamanlı elektriksel deşarj gerçekleştirir. | TED | وعندما تسيطر عليكم حالة عقلية، مثل الاسترخاء، تتوهج مئات الآلاف من الخلايا العصبية في الدماغ، لتفرغ شحنات كهربية متزامنة بأنماط مميزة يمكن قياسها باستخدام تخطيط كهرباء الدماغ. |
Ayakta kalan son büyük şehirlerimize eş zamanlı saldırılar yapılıyor. | Open Subtitles | هجمات متزامنة على آخر مناطقنا الحضرية. |
Bu yüzden Vatikan, Avrupa'nın her tarafında eş zamanlı olarak açılan gizli emirler yayımladı. | Open Subtitles | .. لذلك أصدر الفاتيكان أمراً سرياً يفتح في وقت واحد .. في كل أنحاء أوروبا |
Şu işi bitirelim. Gardiyanları eş zamanlı olarak izlemek zorundayız. | Open Subtitles | دعنا ننتهي من هذا ، علينا مراقبة الحارسين ، في وقت واحد |
Ama bunların hepsi eş zamanlı olursa hükümetimizin bunlarla baş etmesi çok zor olacak. | Open Subtitles | لكن لأنها تحدث في وقت واحد فسيكون من الصعب على حكوماتنا مواجهتها |
Ortak değer, sosyal değer ile ekonomik değeri eş zamanlı yarattığımızda ortaya çıkar. | TED | مشاركة القيمة هي عندما نستطيع أن ننشئ قيمة اجتماعية وقيمة اقتصادية في الوقت نفسه |
uydudan ağaçları seyretmelerine gerek kalmadan, artık eş zamanlı olarak olaya müdahale edebilecekler. | TED | إنها ليست حول رؤية شجرة من الأقمار الصناعية في منطقة واضحة المعالم، ولكنه عن التدخل في الوقت المناسب. |
Eğer sinyaller her iki lifte de aynı hızda iletilirse, eş zamanlı olarak ulaşamazlar. | TED | فإذا انتقلت الإشارات عبر كل الألياف بنفس المعدل، ستصل دون تزامن. |
Bitkiler eş zamanlı olarak bir çok yerde saldırı düzenlediklerine göre merkezi kontrol sistemi gibi bir şey olmalı. | Open Subtitles | , مع مهاجمة النباتات الكثير من الأماكن بوقت واحد يجب ان يكون هناك نظام تحكم مركزي |
Gördüğünüz, bilgisayarımdaki eş zamanlı belirleme sistemimiz. | TED | هذا هو نظام الكشف لدينا المشغّل فى الوقت الحقيقي على كمبيوتري المحمول. |
Hepsi de eş zamanlı olarak sabit bir uyduya yüklendi. | Open Subtitles | وقد حملتهم سريعًا على قمر اصطناعيّ متزامن مع دوران الأرض. |
Pentagon yere eş zamanlı yörüngeli uydularından biriyle iletişimini kaybetti. | Open Subtitles | البنتاغون فقد الإتصال مع واحد من الأقمار الصناعية منخفضة المدار المتزامن مع الأرض |