Bu da bir uçurtma için kara işemekle eşdeğer. İsminizi gökyüzüne yazmak. | TED | ،فذلك يعادل سقوط الطائرة الورقية في الثلج وهذا يرسم اسمك في السماء |
Yapma ya. Hocaların ödeve koyduğu gülümseyen surata eşdeğer bir şey. | Open Subtitles | فهذا من الناحية العلمية يعادل الوجه الباسم الذي يُلصق على الوظائف |
Bu, 21.000 aracı trafikten çıkarmaya eşdeğer. | TED | وهذا ما يعادل إزاحة 21,000 من السيارات عن الطريق. |
İngiliz araştırmacılar bir kez gülümsemenin beyinde 2000 tane çikolataya eşdeğer seviyede uyarıya sebep olduğunu buldular. | TED | واشار الباحثون البريطانيون ان ابتسامة واحدة يمكنها ان تعادل تحفيز نفسي مريح بنفس ما يقارب اكل 2000 لوح شوكولاته |
Bütün bu Bitcoin ağı ve sistemlerinin kullandığı enerjinin küçük bir ülkeninkiyle eşdeğer olduğu tahmin ediliyor. | TED | الأن شبكة البيتكوين وكل هذه الأجهزة الخاصة هناك تقدير بأن الطاقة التي تستخدمها تعادل طاقة دولة صغيرة. |
Cismi bir şey kullanmadan surata çarpan soğuk suya eşdeğer etki yaratacak ne var? | Open Subtitles | ماهو المعادل الغير مادي لإلقاء الماء البارد علي الوجه ؟ |
Sahra altındaki Afrika ülkelerinin elektrik tüketimi İspanya'nınki ile eşdeğer. | TED | استهلاك الكهرباء في أفريقيا ,في القارة في جنوب الصحراء الكبرى معادل لإسبانيا |
İnsanlık tarihinin büyük çoğunluğu boyunca herkes günde bir dolara eşdeğer bir düzeyde hayatını sürdürdü ve pek bir şey değişmedi. | TED | فبالنسبة للغالبيّة العُظمى من التاريخ البشري، عاش كل شخص تقريبًا بما يعادل دولارًا واحدًا يوميًّا. ولم يتغيّر الكثير. |
Katı oldukları belli olan bu iki nesne, atom bombasına eşdeğer olan dev bir enerji parlaması ile bütünüyle ortadan kaybolurdu. | TED | هذه المواد التي تبدو صلبة سوف تختفي تمامًا لتصبح ومضة كبيرة من الطاقة فيما يعادل قنبلة نووية. |
New York'taki Özgürlük Adası'nın ortasında duran bir insanın bir sıçrayışta Özgürlük Heykeli'nin tepesine ulaşmasına eşdeğer. | TED | و هو ما يعادل شخصاً واقفاً في وسط جزيرة الحرية في نيويورك و بقفزة واحدة يصل إلى قمته |
Bu miktar tam bir yıl boyunca, 10 milyon arabanın trafiğe çıkmamasına eşdeğer. | TED | وهذا ما يعادل 10 مليون سيارة موجودة فى الشوارع لمدة عام كامل. |
Terra’nın bakış açısından onun yolu sıfıra eşit mesafeye sahip olan dikey bir çizgiye, çizgideki her işaret de onun algıladığı bir yıla eşdeğer olacaktır. | TED | من منظور تيرا، سيكون مسارها خطاً عامودياً ببساطة، مع بعد يعادل صفراً وتعادل كل علامة على خطها سنة كما تعيشها هي. |
Bu bir gorilin hayatı boyunca rastgele büyük bir ape yerine bir şempanze, sonra bir orangutan, sonra da bir babun dünyaya getirmesiyle eşdeğer. | TED | هذا ما يعادل أن تنجب غوريلا شمبانزي، ثم إنسان غاب، ثم بابون، ثم أحد القردة العليا خلال دورة حياتها. |
"20 gram meni kaybının, 1 kilo kana eşdeğer olduğu söylenmektedir." | Open Subtitles | يقول أن فقدان أونصة واحدة من السائل المنوي يعادل 40 أوقية من الدم |
Onu şehrin diğer yakasına götürmek ve bırakmak, cinayetle eşdeğer, Yarbay. | Open Subtitles | ارساله الى الجانب الاخر من المدينة وتركه هناك يعادل جريمة قتل, كولونيل. |
Her 30 senede bir dünya okyanuslarından eşdeğer miktarda hava deliklerine çekilmektedir. | Open Subtitles | يتم امتصاص ما يعادل حجم محيطات العالم من خلال أنظمة الفجوات كل 30 مليون عام. |
O kadar zaman kaybetmek için Ajan Nash'in 14 şişe vodka'ya eşdeğer... içki içmesi lazım. | Open Subtitles | لكي يفقد وعيه طيلة هذه المدة ينبغي ان يكون العميل ناش قد شرب ما يعادل 14 قنينة فودكا |
Öyle veya böyle. Plütonyum bombası, 20.000 tonluk TNT'ye eşdeğer bir şiddetle patladı. | Open Subtitles | قنبلة البلوتونيوم أنفجرت بقوة تعادل T.N.T أنفجار عشرون ألف طن من مادة الـ |
Güneş'in bir saniyedeki tüm ışıldamasının yaklaşık %10'una eşdeğer bir enerji Dünya'ya doğru serbest bırakılır. | Open Subtitles | فإن طاقة تعادل عشرة بالمئة من إجمالي إضاءة الشمس لثانية يتم إطلاقها نحو الأرض |
Londra ve Hindistan yük trenlerinden çalınmış bir kısım Amerikan hamiline tahvillerine eşdeğer miktarına karşılık olarak. | Open Subtitles | في مقابل المبلغ المعادل فى الولايات المتحدة, وهى نسبة السندات لحاملها تلك المسروقة من قطار بضائع لندن والهند. |
Onu men etmenizi istiyorum. Bu tacizle etmekle eşdeğer. | Open Subtitles | انا اتوقع ان تنحيها هذا معادل للمطاردة |