Eğer bir firma, müşterilerine ürettiği ürünün zamanla daha eşsiz olacağı sözünü veriyorsa rekabette önemli bir üstünlük elde eder. | TED | والشركات التي تنتج على نطاق واسع وتضمن لعملائها أن كل قطعة ملابس ستصبح فريدة مع الوقت ستكتسب ميزة تنافسية قوية. |
Her kıvrımı, her hattı, her girintiyi görebiliyordu, ...ve kendisini eşsiz yapan güzelliğin parçaları olduğu için bunları seviyordu. | Open Subtitles | سيرى كل منحنى كل خط ، كل فجوة ويعشقهم لأنهم كانوا جزءً من الجمال الذى جعلها فريدة من نوعها |
Nijer nehri boyunca bunun gibi pek çok köyün üzerinden uçmuş olmalıyım, ve her biri benzersizdi, eşsiz bir dokusu vardı, | TED | كان يجب أن أطير على ارتفاع من القرى على طول نهر النيجر، وكان كل واحد فريد من نوعه، وله نمط مختلف. |
Biri bana her Meleğin eşsiz olduğunu hatırlatmıştı ve bunu senin yaptığını anladım. | Open Subtitles | شخص ما ذكـَّـرنى بأن كل ملاك فريد فى نوعه وكنت أعرف أنه أنتِ |
eşsiz,... ...çok çok özel,... ...bireyci ve çoğunlukla da... ...baştan çıkarıcı.... ...bazı kadın karakterlerle fazla zaman... ...harcamak benim kaderim. | TED | الآن قُدِرَ لي تمضية الكثير من الوقت مع بعض الشخصيات الفريدة, خاصة جداً, فردية , و احياناً خواص أنثوية مغرية. |
Zamanında, yiyecek artıklarını saklamak için kullanılıyordu ama şimdi anlamlı deseni ve eşsiz biçimiyle evrensel hayranlığın bir simgesi. | Open Subtitles | كانت تستخدم فى وقتها , كوعاء لوضع الطعام به أما الآن فهى .شىء يبهر الجميع لتصميمه المقتضب وتكوينه الفريد |
Ve eğer dikkat etmezsek, bir Cheerio'dan önce eşsiz adında transseksüel bir Mezuniyet Kraliçe'miz olacak. | Open Subtitles | واذ كنا غير حذرات اقسمٌ بالرب بأن سوف يكون لدينا اسود متحول جنسياً يسمى يونيك ك كـملكة للحفلة |
Ama hayatımda başka hiçbir yerde oradaki kadar eşsiz böcek türü görmedim. | Open Subtitles | ولكن ولا مرة في حياتي صادفت حشرات فريدة من نوعها كالتي هناك. |
Ama hayatımda başka hiçbir yerde oradaki kadar eşsiz böcek türü görmedim. | Open Subtitles | ولكن ولا مرة في حياتي صادفت حشرات فريدة من نوعها كالتي هناك. |
Kurbanlarım bana ölüme ve sırrına ilişkin eşsiz bir bilgi verdi. | Open Subtitles | لقد قدّم لي ضحاياي نظرة ثاقبة فريدة على الموت، في أسرارها. |
Senkronize hareket eden dört düzine eşsiz el izi saydım. | Open Subtitles | عددت 24 طبعة يد فريدة تنم عن تحرك بتزامن منتظم |
Bert Cooper özellikle sizinle çalışmanın eşsiz bir keyif olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول بيرت كوبر بأنه سرور فريد من نوعه جرّاء العمل معك |
Karım eşsiz bir soydan geliyor. Aslında bunu dersimde de anlatacağım. | Open Subtitles | نسب زوجتي فريد من نوعه تماماً كنت أريد مناقشته فعلاً بالصف |
eşsiz daha önemlisi doğal bir şekilde boyandı. | TED | لذلك فهو فريد من نوعه، والأهم من ذلك أنه مصبوغ بمواد طبيعية. |
Ama buna sahip çıkacağım, çünkü genellikle varsaydıklarımızın aksine, birini taklit etmek eşsiz birşey çıkarabilir ortaya. | TED | و لكني ماض في هذا العمل لأنه خلافا لما قد نفترض عادة، تقليد شخص ما يمكن أن يكشف لك عن شيء فريد من نوعه. |
Dünya üzerinde 10,000 tür var ve hepsi ayrı ayrı eşsiz güzellikte. | TED | يوجد 10 آلاف نوع منهم في العالم، وكل منهم جميل بطريقته الفريدة. |
Sahip olduğumuz eşsiz kapasiteyi açıklayıcı bilgi elde etmeye adarsak, evet, kazanabiliriz. | TED | لو اخترنا تطبيق قدرتنا الفريدة في تشكيل معرفة تعليلية جديدة. فلسوف ننتصر. |
Bence sende doğuştan gelen eşsiz bir insanların içindeki tuhaflığı çıkarma yeteneği var. | Open Subtitles | أعتقد أن لديكِ الهبة الفريدة من نوعها تلك التي تظهر الغرابة بنظركِ للآخرين |
Çeşitli ikincil seslerin gücü, her bir enstrümanın eşsiz ses dalgasının bir parçasıdır. | TED | قوة الجزئيات المختلفة هو جزء مما يعطي كل آلة توقيعها الصوتي الفريد. |
Bu yüzden bu günden itibaren eşsiz kendine özel tuvaletini kullanabilecek. | Open Subtitles | لذلك، من الآن فصاعدا، فليكن معروفاً بأن يونيك يستطيع إفراغ أوساخه في الحمام الخاص به |
Görünüşünüzü, eşsiz ve şık olacak şekilde çekip çevirmekle ilgili. | TED | أهم شيء أن ترتب مظهرك الشخصي لكي يبدو فريداً ومستساغاً. |
İyiyim. Ayrıca Sofia harika biri ama kesinlikle eşsiz değil. | Open Subtitles | بالإضافة إلى ذلك صوفيا رائعة ولكن لم يكن لها مثيل |
Aynı zamanda bence algı ve yaratıcılık kesinlikle eşsiz olarak insani değil. | TED | كذلك، أعتقد أن الإدراك والإبداع لا يعنيان بالضرورة إنسان على نحو مميز. |
BJ: Biz gerçekten... ...eşsiz görüntüler yakalamak için... ...gecemizi gündüzümüzü harcıyoruz. | TED | بيفرلي : ان ما نقوم به حقاً هو ان نقضي الليل والنهار محاولين التقاط صورة مميزة |
Bu eşsiz hızlı çekim görüntüler son dört yılda çekildi. | Open Subtitles | اُلتقطت هذه الصور المميزة المتباطئة على مدار الأعوام الأربع الماضية |
Yalnız en modern donanımın kullanıldığı DEF'in... son derece yetenekli ve tecrübeli... zanaatçı ve ustalardan oluşan personeli... eşsiz bir kaliteye sahip ürünler yaratmakta... ve bana mutlak bir güven ve gururla... rakiplerimin hiçbir alanda erişemeyeceği bir... komple sahra ve mutfak eşyaları portföyü sunma imkânı sağlamaktadır. | Open Subtitles | لقد تم في تجهيزه استخدام الوسائل الحديثة و مجموعه من الحرفيين و ذوي الخبره لينتجوا سلع فريده من نوعها و ذات كفاءه |
Bir takas teklifim var, en iyi ithal absent için bir kupa dolusu kahve bir de kalitesi eşsiz puro. | Open Subtitles | أقترح مقايضة، كوب قهوة مقابل أفضل أفسنتين مستورد وسيجار ذو جودة لا تضاهى |
Temel bir soruya eşsiz yanıtlardır: İnsan ve canlı olmak ne anlama geliyor? | TED | إنها إجابات متميزة على التساؤلات الأساسية ماذا يعني كوننا بشر على قيد الحياة.؟ |
Ve geçen o her bir yılın, canlı olmanın ne demek olduğunu bize anlatacak güçlü ve eşsiz bir özelliği vardır. | TED | وفي كل سنة من تلك السنوات كانت تمتلك شيئا فريدا و قويا لتخبرنا به حول معنى ان تكون مفعما بالحياة |
Çalma tutkunluğuna karşı benim eşsiz çekiciliğim. | Open Subtitles | ولائها إلى السرقةِ مقابلي السحر لا يضاهى. |