elektromanyetik dalgalardan daha kullanışlı ve karmaşık başka iletişim araçlarını keşfedecek. | TED | يكتشفون بسرعة تكنولوجيات اتصال أكثر تطورا وعملية بكثير من الموجات الكهرومغناطيسية. |
Robotlardan oluşan koca bir ordu kurdum onlar da elektromanyetik ağ oluşturdular. | Open Subtitles | لقد صنعت جيشاً من الأجهزة الروبوتية وأنشئوا صفيف من العقد الكهرومغناطيسية كبيرة |
Kurbanlarımızın maruz kaldığı şey cep telefonlarının elektromanyetik alanıyla ilgili. | Open Subtitles | ثمة شيء عبث بضحايانا مع المجال الكهرومغناطيسي على الهواتف المحمولة |
Ve o şimdi aynı tekniği Samanyolu'nu dolduran elektromanyetik uğultuya uyguluyor. | Open Subtitles | وانه يطبق الآن نفس التقنية الأزيز الكهرومغناطيسي الذي يملأ درب التبانة. |
En sonunda da, bir çeşit elektromanyetik sinyaller aracılığıyla varlıklarını kasıtlı olarak veya başka bir şekilde ortaya koyduklarını düşünürdünüz. | TED | عن وجودها، عن عمد أو غير عمد، من خلال إشارات كهرومغناطيسية من نوع ما. |
Charlie'nin prefrontal korteksine dalgalı ve değişken elektromanyetik alan gönderecek. | Open Subtitles | إنه يقدِّم تيّار متناوب و نبض حقل كهرومغناطيسي ليحفِّز الدماغ |
Bu elektromanyetik enerji kızlarımızı ve erkeklerimizi kısırlaştıran şeytani bir planın parçasıdır. | Open Subtitles | هذه الطاقة الكهرومغناطيسية هو برنامج شيطاني سري لتعديل الجهاز التناسلي الببيولوجي لفتياتنا |
Kimya, elektromanyetik güçler tarafından yönetilir. | TED | إذاً، الكيمياء تُهيمِن عليها القوى الكهرومغناطيسية. |
Belki de medeniyetler gelişirken elektromanyetik dalgalardan çok daha gelişmiş ve işe yarar olan iletişim teknolojilerini kısa sürede keşfediyor. | TED | ربما مع تطوّر الحضارات، فقد اكتشفت بسرعة تكنولوجيات اتصال أكثر تطورا وفائدة من الموجات الكهرومغناطيسية. |
Modern toplum elektromanyetik radyasyon yayarak ve saptayarak şekillenir. | TED | المجتمعات الحديثة تشكّلت من خلال إرسال واكتشاف الإشعاعات الكهرومغناطيسية. |
Tüm nükleer radyasyonlar iyonlaştırıcıdır ancak sadece en yüksek enerjiye sahip elektromanyetik radyasyon öyledir. | TED | كل الإشعاعات النووية هي مؤيّنة، بينما فقط الإشعاع الكهرومغناطيسي ذو الطاقة العليا يعتبر مؤيّناً. |
Bizler sadece, elektromanyetik spektrumun, görünür ışık olarak adlandırılan çok küçük bir kısmını görebiliriz. | TED | يمكننا أن نرى فقط قطعة صغيرة جدا، جزءا صغيرا جدا من الطيف الكهرومغناطيسي الذي نسميه الضوء المرئي. |
Görünmezden kastım, elektromanyetik tayfı soğurmuyor, | TED | وعندما أقول غير مرئية أعني أنها لا تمتص موجات الطيف الكهرومغناطيسي. |
Bunlar, nesnelerden seken ve gözlerimizin arkasındaki özel alıcılara çarpan ışık dalgaları, elektromanyetik ışınımlar. | TED | إنها موجات ضوئية وإشعاعات كهرومغناطيسية تنعكس على الأجسام ثم تصطدم بمستقبلات معينة في الجزء الخلفي من أعيننا، |
elektromanyetik bir fırtınada bir pilotu arıyorduk. | Open Subtitles | كنا نبحث عن طيار فقد في عاصفة كهرومغناطيسية |
Konu şu ki mekanizma metalik bir alaşımdan yapıldı, elektromanyetik bir sinyal gönderirsek onu bulabiliriz. | Open Subtitles | إنها قصة طويلة .. الفكرة هي أن آلية مصنوعة من سبيكة معدنية. تبعث تواقيع محددة عندما تضرب مع إشارة كهرومغناطيسية. |
Dünyanın etrafındaki elektromanyetik alan sürekli olarak protonlar gibi yüksek hızlı parçacıklar tarafından bombalanıyor. | TED | لدينا مجال كهرومغناطيسي حول الكرة الأرضية ، ويتأثر بشكل مستمر بالجسيمات عالية الطاقة ، مثل البروتونات. |
Ortada olan büyük bir elektromanyetik sinyal yayıyor. | Open Subtitles | المتوسّط الواحد عِنْدَهُ هائل توقيع كهرومغناطيسي. |
Eşsiz bir elektromanyetik enerji alanı üzerinde yer alıyor. Bu enerji, tüm dünyadaki benzer alanlarla bağlantılı. | Open Subtitles | فوق جيب طاقة كهرطيسية فريدة، وتتصل تلك الطاقة بجيوب مماثلة حول العالم |
Ancak fizikçiler, gezegenlerin veya elektromanyetik alanların yörüngesini modellemenin yanı sıra, fiziksel yasalar ve denklemlerle tahmin edebilmek istiyor. | TED | لكن يسعى علماء الفيزياء للتّنبأ بها باستخدام قوانين ومعادلاتٍ فيزيائيّة تماماً كما نقوم بنمذجة مدارات الكواكب أو المجالات الكهرومغناطيسيّة. |
Bu genişleyen elektromanyetik alan büyük bir manyetik kutup karmaşasının tüm özelliklerini taşıyor. | Open Subtitles | هذا الحقل الكهرومغناطيسي المتزايد له كلّ ميزات الإضطراب القطبي المغناطيسي الهائل |
Babana yeni elektromanyetik Mikroskop Tarih Öncesi Münazara Sanatı için lazım. | Open Subtitles | ابى يحتاج الى ميكرسكوب كهرومغناطيسى لحفريات ما قبل التاريخ |
Kalkanın içinde bütün elektromanyetik tabanlı teknolojiyi barındırıyor, durağan hâlde. Anlamıyorum. | Open Subtitles | إنه يوقف كل أنواع التكنولوجيات ذات الأساس الكهرومغناطيسى داخل حقل الطاقة |
Nükleer bir silah patladığında elektromanyetik darbe, tüm elektrik kaynaklarını durdurur patlama bölgesi içinde. | Open Subtitles | عندما تنفجر قنبله نوويه ، فالنبضات المغناطيسيه الخاصه بها تغلق اي مصدر كهربائي ضمن نصف قطر من انفجاره |
Ordu, muazzam derecede bir elektromanyetik darbe oluşturarak optik sinirleri etkin bir biçimde bozabileceğini düşünüyordu. | Open Subtitles | ظنّوا في الجيش أنّهم إن استطاعوا توليد إشعاع كهرطيسي ضخم، فإنّهم سيشوشون على العصب البصري. |
Apartmanımız elektromanyetik aktiviteyle dolup taşıyor. | Open Subtitles | شقتنا هي معقل للنشاطات الالكترومغناطيسية |
Gerçekten elektromanyetik dalgalanmaları görüyorlarsa madende onların algılarını engelleyecek derecede yeterli demir minerali mevcut. | Open Subtitles | لو يرون بالموجات الكهرومغناطيسيه المناجم ستكون مليئه بالمغناطيس الذى سيؤثؤ على نظرهم |
elektromanyetik radyasyon, uzay boyunca salınan karşılıklı etkileşen elektriksel ve manyetik dalgalardan oluşan saf enerjidir. | TED | الإشعاع الكهرمومغناطيسي هو طاقة نقيّة تتألف من تفاعل الموجات الكهربائية والموجات المغناطيسية المتذبذبة عبر الفضاء. |
elektromanyetik sinyal alınca, son derece tehlikeli oluyor. | Open Subtitles | أنه إذا تعرض لنبض مغناطيسي يصبح خطير للغاية |