Ardından, bu elemanların birbirleriyle ve çevreleriyle nasıl etkileştikleri üzerine varsayımlar geliştiririm. | TED | ومن ثم أصوغ الافتراضات عن كيفية تفاعل هذه العناصر مع بعضها البعض ومع بيئتها. |
İkinci kişi de Teal'c'i orada esir alan aynı elemanların kurbanı olacaktır. | Open Subtitles | الشخص الثاني , سيقع ضحية لنفس العناصر والمحاكة العالق بها تيلك |
elemanların gelişini görme.. Tamamı gelene kadar | Open Subtitles | لا ترى العناصر تجتمع مع بعضها وعندما تجتمع |
- Yani elemanların parayla ilgilenmeyecekler. Hayır. | Open Subtitles | -إذاً لن يتعامل موظفوك بالأموال . |
Hep bu elemanların fotoğraflarını çekti, Şilili tayfaların. | Open Subtitles | لقد التقط بعض الصور لهؤلاء الرجال وطاقم السفينة |
Sadece bu elemanların fotoğraflarını çekti. | Open Subtitles | لقد التقط بعض الصور |
Yani, iki kümenin eşit büyüklükte olduğunu söylerken kastettiğimiz şey, bu kümelerdeki elemanların birebir karşılıklı eşlenebileceğidir. | TED | لذلك، ما نعنيه عندما عندما نقول أن مجموعتين لهما نفس الحجم، أن العناصر في هاتين المجموعتين من الممكن مقابلتهما واحد تلو الآخر بطريقة أو بأخرى |
Bütün bloğu yukarı kaldır, elemanların bazılarını ters çevir, yeniden yerleştir, ki uygun manzara ve şehir merkeziyle ilişkiye sahip olsunlar, ve dolaşım bağlantılarını yap ve yolu tekrar yönlendir. | TED | مجرد رفع حظر كامل قلب بعض العناصر أكثر, وإعادة وضعها حتى لديهم وجهات النظر والعلاقات المناسبة لوسط المدينة، خلق تداول وتغيير مسار الطريق |
Onlar bize ölçüleri, boyutlar vs. söylediler ve biz bütün kamusal bileşenleri alıp -lobi, bar, farklı ticari elemanların sahip olacağı her şey -- merkezde birleştirmeye odaklandık, bir tür metro haritası gibi, çağdaş sanat müzesini de içeren bir tür geçiş alanında. | TED | قالوا لنا أبعاد، والأحجام، وهكذا دواليك وركزنا على اتخاذ جميع المكونات العامة الردهات، والحانات كل شيء مختلف العناصر التجارية سيكون له ودمجتها في المركز ، في هذا النوع من خريطة مترو الانفاق نقل في المنطقة من شأنها أن تشمل أيضا متحف الفن المعاصر |