Bunun birçok örneğine sahibiz: Kongo Pigmeleri, enstrümanlarını akord ederlerken ormanda etraflarında olan kuşların seslerini kullanırlar. | TED | ولدينا أمثلة كثيرة عن هذا: فأقوام البيجمي في الكونغو يضبطون آلاتهم وفقًا لأصوات طيور في الغابة من حولهم. |
Müzisyenler enstrümanlarını her ellerine aldıklarında beyinlerinde havai fişekler patladığını biliyor muydunuz? | TED | هل تعلم أنّه في كل مرة يلتقط الموسيقيون آلاتهم تنطلق الألعاب النارية في كل أنحاء الدماغ لديهم؟ |
İçerideki siktiğimin salakları ise enstrümanlarını bile zar zor çalıyorlar. | Open Subtitles | نصف الفتيات اللاتي يأتين من هنا بالكاد يعزفون على آلاتهم اللعينة |
Ufacık tefecik insanlar oraya tırmanıyor ve mini enstrümanlarını çalıp küçücük mikrofonlarda şarkı söylüyor! | Open Subtitles | مثل الناس الصغار جداً يتسلقون إلى الداخل ويلعبون أدواتهم الصغيرة ويغنون بميذاعهم الصغير |
Herkes enstrümanlarını değiştirecek, davulcu piyanoya -- Çok, çok zekice bir fikir. | TED | نعم ، على الجميع تبادل أدواتهم ، الطبال على البيانو فكرة رائعة . |
Görünüşe göre müzik sınıfınız enstrümanlarını unutmuşlar. | Open Subtitles | ثلاميذك أغفلوا عن أدواتهم |
Ayrıca, çiftçiler topraklarını, müzisyenlerde enstrümanlarını suçlamaz. | Open Subtitles | لا يلوم المزارعون أراضيهم، وامتنع العازفون عن لوم آلاتهم. |
Alemgir, müzisyenlerinin sessiz enstrümanlarını taşıdığını gördüğünde ve müzisyenler, müziği yok ettiği için onları gömmeye gittiklerini söylediklerinde onlara aşağılayıcı bir biçimde yanıt olarak derine gömmelerini ümit ettiğini söyledi. | Open Subtitles | "حين رأى "اورانجزب الموسيقيين يحملون آلاتهم في صمت أُخبِر أنه منذ أن حظرها شرع الموسيقيين في دفن آلاتهم وقد رَدَّ في سخرية "أتمنى أنهم قد دفنوها عميقاً" |