Bu spekülasyona göre, ırksal özellikler, kalp rahatsızlıklarını etkileyen ya da alınacak ilaca karar veren yetkili durumuna gelmiştir. | TED | من المتوقع أن يقف العرق كوكيل لبعض العوامل الوراثية غير المعروفة والتي تؤثر على أمراض القلب أو الاستجابة للعقاقير. |
Hacker kesinlikle interneti etkileyen bir çok politik, sosyal ve ekonomik meselenin merkezindedir. | TED | يكون المخترق في وضع مركزى تماما للكثير من المسائل السياسية، الاجتماعية و الاقتصادية التي تؤثر على الانترنت. |
Bunun benim üzerimde sihirli bir etkisi var. Çocuklarım ile ailemi de etkileyen bir durum. | TED | وكان لذلك تأثير سحري علي وعلى بناتي وعلى عائلتي. |
Cahill'ler sinir sistemlerini etkileyen bir ilaçla temas etmişler. | Open Subtitles | قابل كاهيلس مخدّرا الذي أثّر على النظام العصبي. |
Belki de beynin kimyasını etkileyen bir çeşit toksin ya da zehir salgılıyordur. | Open Subtitles | ربما قام بحقن سم نوع ما من السم الذى يؤثر على كيمياء المخ |
Mantarda, sinir sistemini etkileyen alkoloitler var. | Open Subtitles | يحتوي الفطر الأشباه القلوية الذي يؤثّر على النظام العصبي. |
Bu farklı fareler insanları etkileyen farklı türdeki körlükleri tanımlayan çeşitli mutasyonlar. | TED | هذه انواع اخرى من الفئران .. انها طفرات مصابة بنوع مختلف عن العمى البصري .. الذي يصيب البشر |
Ama 30 yıllık araştırmalar bize kıtlıkların sebebinin gıda dağıtımını yıkıcı bir şekilde etkileyen politik krizler olduğunu öğretti. | TED | لكن 30 عام من البحوث قد علمتنا أن المجاعات هي الأزمات السياسية التي تؤثر على نحو خطير في توزيع الطعام. |
Hava kirliliğini aynı anda etkileyen şeyleri değiştirebilir miyiz? | TED | هل يمكننا تغيير الأمور التي تؤثر بتلوث الهواء والمناخ بنفس الوقت؟ |
Bu durum bütün çevresel problemlerin ve burada yaşayan insanları etkileyen sorunların kaynağıdır. | TED | وهذا الشيء يؤدي الى كل أصناف المشاكل البيئية وهذه المشاكل بدورها تؤثر على الشعب هناك. |
Sonuçta, bu anatomik değişiklikler sesinizi etkileyen faktörlerden sadece birkaçıdır. | TED | في نهاية المطاف، فإن هذه التغيرات التشريحية ليست سوى عدد قليل من العوامل التي يمكن أن تؤثر على صوتك. |
Ama yaptıkları tercihler hepimizi etkileyen dramatik sonuçlar doğurur. | TED | ولكن الخيارات التي يقومون بها لها نتائج كبرى تؤثر علينا جميعاً، |
Bence bunun cevabı evet, çünkü insan nesillerini etkileyen sorunlar genellikle büyük ölçüde ihmal ediliyor. | TED | وأعتقد أن الإجابة هي نعم، وذلك لأن المشاكل التي تؤثر على الأجيال المقبلة تكون عادةً مهملة للغاية. |
Haklarından mahrum edilmiş bir topluluk olarak kadınlar onların -veya herhangi birinin- hayatını etkileyen yasalarda söz sahibi değildi. | TED | لكونهن من الفئات المهمشة، لم يكن للنساء أي تأثير في القوانين التي تؤثر على حياتهن أو حياة الآخرين. |
Akla yatkın tek açıklama bunun, insanların beynini etkileyen... bir virüs ya da bakteri olabileceği. | Open Subtitles | الإستنتاج الوحيد الذي يمكن تصديقه أن هذا تم بفعل البكتيريا والفيروسات التي لها تأثير على تنشيط الذاكرة |
Aklını etkileyen tüm zarafet. | Open Subtitles | وما تأثير كُلّ هذه المزايا على وضعه النفسي؟ |
Havayı etkileyen kişisin. | Open Subtitles | أنت الشخص الذي أثّر على الطقس. |
Her Scientologist'i etkileyen bir hikaye çünkü hepimiz onun temsil ettiği şeylerin mirasçısıyız. | Open Subtitles | إنه موضوع يؤثر فى كل الساينتولوجيين, لأننا جميعاً مُستفيدون ممّا يُقدمه كُلْ فرد. |
Yaşamı çok derince etkileyen bir manzaradır. | Open Subtitles | المنظر الطبيعي الذي يؤثّر على الحياة بشكل كبير |
Veteriner bulaşıcı zührevi tümör teşhisi koydu, köpekleri etkileyen cinsel yolla bulaşan bir kanser. | TED | ﺷﺨﺺ ﺍﻟﻄﺒﻴﺐ ﻫﺬﺍ ﻋﻠﻲ ﺍﻧﻪ ﻭﺭﻡ ﺗﻨﺎﺳﻠﻲ ينتقل بالاتصال الجنسي يصيب الكلاب |
Beni etkileyen şeyler de gördüm, ancak, örneğin | TED | رأيت أشياء أثّرت فيّ أيضاً، ولكن مثلاً، |
Bu sanki dallanan bir olasılıklar akıntısı gibi ve bu olasılıkları etkileyen veya bir şeyi hızlandıran veya diğer bir şeyi yavaşlatan eylemleri yapabiliriz. | TED | يبدو وكأنه تيّار متشعّب من الاحتمالات، وهناك أفعال يمكننا القيام بها تؤثّر على هذه الاحتمالات أو تعجّل وقوع أمر ما أو تؤخر أمرًا آخر. |
İş ortağıyız. Senin hayatını etkileyen her şey benim hayatımı da etkiler. | Open Subtitles | نحن نعمل سويًا , لذا ما يحصل في حياتك يأثر علي أيضًا |
Feromonlar örneğin. Tespit edilemeyen, davranışımızı, cinsel dürtülerimizi etkileyen kimyasallar- | Open Subtitles | مادة كيميائية غير قابلة للتعقّب وتؤثر على تصرفاتنا، ورغباتنا الجنسية... |
Albay O'Neill'ın bilgisayara girdiği adreslere sondalar gönderiyoruz, bizi onun zihnini etkileyen ırka yönlendirecek bir gezegen bulma umuduyla. | Open Subtitles | لقد أرسلنا وحدات إستكشاف للعناوين التى أدخلها الكولونيل أونيل على الكمبيوتر فربما يقود أحدها للجنس الذى أثر على عقله |
Yani iki kurbanda kaçırıldı, ve beyinlerini etkileyen bir parazit enjekte edildi. | Open Subtitles | لذا كلا الضحيتين قد أختطفا وحقنا بالطفيلي .الذي أثر على عقلهم |
Birlikte ülkemizin hizmet dağıtımını etkileyen değişiklikleri uygulamaya başladık. | TED | وبدأنا معًا في تنفيذ التغييرات التي أثرت على توصيل الخدمات لبلدنا. |