İnsanları onları korkutabilecek fırsatlardan korkmamaya cesaretlendirmeliyiz. | TED | نحن بحاجة لتشجيع الناس على ألا تخاف من الفرص التي قد تخوفهم. |
Öğrenmeye, acı çekmeye, ayağa kalkmaya, bütün bu fırsatlar bize verilmiştir, ama onlar fırsatlardır ve kendilerini o fırsatlardan yararlandıran kişileri | TED | لنتعلم، لنتألم، ولندافع، كل هذه فرص ممنوحة لنا، لكنها فرص، ومن يجعلون أنفسهم متلقين لهذه الفرص هم من نعشقهم. |
Fakat Afrika'ya yatırım yapmazsanız, dünyadaki yeni ve en önemli fırsatlardan birini kaçırmış olacaksınız. | TED | لكن إذا لم تستثمروا في أفريقيا ستفقدون أحد أهم الفرص الناشئة في العالم |
Belki de bana verilen tüm fırsatlardan avantaj sağlayacak kadar zeki olmalı, olabildiğince çok para kazanarak kendimi ve yakın aile bireylerimi rahata erdirmeliyim. | TED | ربما سأكون ذكياً وأستغل الفرص المتاحة إليّ وأجني أكبر قدر ممكن من المال، كي أكون وعائلتي في راحة. |
Hiç yanlış yapmamaya çok dikkat etmeliyiz, bu deneylerde elimizden gelenin kesinlikle en iyisini yapmalı ve elde ettiğimiz sonuçlardan hangisinin gerçekten bu büyük keşfe bizi ulaştıracak büyük altın fırsatlardan biri olduğunu bularak, avantajı elimize geçirmeliyiz. | Open Subtitles | ونحن نفعل بالتأكيد كل مايمكننا فعله فى هذه التجارب وننتهز فرصة أن هذا فعلاً أحد الفرص الذهبية العظيمة للإكتشاف. |
Hayatında kaçırdığı fırsatlardan bahsedip duruyor. | Open Subtitles | يستمر بالتحدث عن كل تلك الفرص التي فقدها بحياته |
Memeliler böyle kısa süreli fırsatlardan faydalanmak konusunda uzmandır. | Open Subtitles | الثدييات هي حيوانات بقدرات رهيبة لتستغل مثل هذه الفرص السريعة |
Sunulan fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak isterim. | Open Subtitles | ـ حسناً ـ أود أن أستفد جداً من الفرص المقدمة هنا |
Geçen hafta heyecan verici birkaç tezgah duymuştum ama vasatlığınız yüzünden fırsatlardan feragat etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد سمعت ان بعضهم متحمس خلال الاسابيع الماضية و لكنني سأضطر للتخلي عن هذه الفرص بسبب ردائتك |
Çok az avcı kıyıları daimi evi beller çoğusu sadece kısa süreli fırsatlardan yararlanmak için uğrar. | Open Subtitles | القليل من الصيّادين يجعلون الساحل بيتهم الدائم، الأغلبية يقومون بالزيارة فقط للاستفادة من الفرص العابرة. |
Büyük anlar çok büyük fırsatlardan doğar. | Open Subtitles | اللحظات العظيمة... تولد من الفرص العظيمة |
Asla fırsatlardan kaçınmayın. | Open Subtitles | لا تهدر الفرص أبداً. قد تأتي في أيّ وقت". |
Harika anlar büyük fırsatlardan doğar. | Open Subtitles | اللحظات المميزة تأتي من الفرص الرائعـة |
Büyük anlar büyük fırsatlardan doğar. | Open Subtitles | اللحظة العظيمة تُولد من الفرص العظيمة |
Bu turne senin için o fırsatlardan biri. | Open Subtitles | هذهِ الرحلة هي واحدة من تلك الفرص |
Bu fırsatlardan birisine gittiğini hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر أني مررت بأحدى من تلك الفرص |
Belki de kaçışı fırsatlardan biriydi. | Open Subtitles | ربما كان هروبها واحداً من الفرص |
Şimdi size gördüğüm dünyadan, karşılaştığımız problemlerden ve fırsatlardan bir manzara sunacağım; ardından da tüm bunların karşısında iyimser mi yoksa kötümser mi olmamız gerektiği sorusunu soracağım. | TED | سوف احاول ان اعطيكم نظرة على العالم كما اراه عن المشاكل و الفرص التى نواجهها ومن ثم سوف اسال سؤال " هل يجب ان نكون متفائلين ام متشائمين ؟" |
Siyaset fırsatlardan ibarettir. | Open Subtitles | السياسة هي استغلال الفرص |
Ve o fırsatlardan faydalanma bağımlısı. | Open Subtitles | وهو قد أدمن إستنزاف الفرص. |