Bahsedecek fazla bir şey yok. Adam çok nadir konuşurdu. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير لنقوله, هذا الشخص كان نادراً ما يتحدث |
Duruşma hakkında söyleyecek fazla bir şey yok. Umduğum gibi gitti. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير مما يُقال عن المحاكمة مرت الأمور مثل ما توقعت لها |
Görülecek fazla bir şey yok, ama yine de bakıver. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير هنا لمشاهدتة ولكن تمتع علي اي حال |
Evet, bu gece, senin için yapabileceğim çok fazla bir şey yok. | Open Subtitles | أجل، لا يوجد الكثير من العمل القانوني الذي يمكنني فعله لك الليلة |
Söylenecek fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس الكثير لأخبركم به |
Yüzü bandajlı bir adamın yapabileceği fazla bir şey yok. | Open Subtitles | رجل مثلي بضمّادات على وجهه لا يوجد ما يمكنه فعله |
Ama içinde fazla bir şey yok birkaç parça eşya. | Open Subtitles | ولكن ليس هناك الكثير بها بعض الاشياء فقط |
Bu konuda yapabileceğim fazla bir şey yok, ahbap. | Open Subtitles | حسنا، ليس هناك الكثير الذي يمكنني أَن أفعله حوله، يا صديقي |
Yoksa yapabileceğimiz fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ما عدا ذلك، ليس هناك الكثير مما نستطيع فعله |
Saygısızlık etmek istemem efendim, ama elimizde fazla bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً بفائق الاحترام سيدي ليس هناك الكثير هنا |
Ne harika bir gün. Söyleyeceğim fazla bir şey yok. | Open Subtitles | يا له من يوم عظيم ليس هناك الكثير لأقوله |
Ama bu konuda yapabileceği fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ولكن ليس هناك الكثير يمكن القيام به حيال ذلك. |
Şu an hâlâ şokta olduğu için söyleyecek çok fazla bir şey yok ama iç güdülerim bir şeyler gördüğünü söylüyor. | Open Subtitles | حسناً ، إنها مصابة بصدمة نفسية ، لذا لا يوجد الكثير للمضي قدماً لكن شعوري ينبئني بأنها قد رأت شيئاً ما |
Sizin aranızda yaşanacak fazla bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً ، لا يوجد الكثير لكن تقوما بإختياره ، أليس كذلك ؟ |
Beyler, satıcım yerinde ve hazır. Oldukça samimi, konuşacak fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ايها السادة، لنترك هذا لانه لا يوجد الكثير لمناقشته. |
Diyecek fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس الكثير لأقوله. |
fazla bir şey yok. | Open Subtitles | .ليس الكثير كاميرات المرور |
Sizi buradayken koruyabilirim ama dışarıdayken yapabileceğim... fazla bir şey yok. | Open Subtitles | أنا استطيع حمايتكم هنا لكن لا يوجد ما أستطيع عمله في الخارج |
Sofrada pek fazla bir şey yok ama umarım beğenirsin, damadım! | Open Subtitles | لايوجد الكثير على المائده لكن اتمنى ان تأكل كثيرا يا صهرى |
Üzerinde anlaşabildiğimiz fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك الكثير من الأشياء التي يجب أن نتفق عليها |
Bu günlerde uğruna yaşayacağım fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس لدي الكثير لأحيا من أجله هذا الأيام. |
Söyleyecek fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هناك ما يقال. |
Öyleyse şimdilik yapabileceğimiz daha fazla bir şey yok. | Open Subtitles | اذن, لايوجد المزيد الذى يمكننا عمله فى الوقت الحاضر |
Yani yapacak fazla bir şey yok. | Open Subtitles | حسنا لا يوجد شئ أخر نفعله إذن |
Pek fazla bir şey yok tabii. | Open Subtitles | مع أنه ليس بالكثير |