Ha'La'Tha; küçük beyinli, ahlaksız bir gruptan fazlası değil sadece bir miktar güçleri var. | Open Subtitles | إنهم مجموعه من أصحاب العقول الصغيرة بلطجيه حقراء لا أكثر مع كميه قليله من القوه |
Rutin bir ameliyat öncesi ziyaret. Daha fazlası değil. | Open Subtitles | 00، إنّها زيارة روتينية تسبق الجراحة، لا أكثر |
Bu bir sosyal arama, daha fazlası değil. Biz gerçekten seni merak ediyoruz. | Open Subtitles | هذه مجرّد عيادة إجتماعيّة ، لا شيء أكثر لقد كنّا قلقين حقّاً بشأنك |
Dikkatini dağıtan bir şeyden fazlası değil, senin etkileyeceğin, zekanla şaşırtacağın sıradan küçük bir paçavra. | Open Subtitles | لا شيء أكثر الهاء وقليل من عدم الاعتيادية لك من أجل اثارة اعجابه لانبهاره بذكاءك |
Görüp görebileceği şey, elektrokimyasal sinyaller, farklı veri kablolarından gelen sinyaller ve tek işleyeceği şey bu, fazlası değil. | TED | العقل لا يرى سوى الإشارات الكهروكيميائية والتي تأتيه عبر وصلات مختلفة وهذا كل ما في الأمر، ليس أكثر من ذلك |
Onlar işçi sınıfı yaratıklardır, yük hayvanları, fazlası değil. | Open Subtitles | إنها مخلوقات للعمل وحوش لحمل الأثقال , ليس إلا |
Bu tahtanın esas olarak verdiği mesaj, bizim bilinç halinde yaptığımızdan fazlası değil. | Open Subtitles | إن فكرة التراسل عن طريق اللوحة ليست سوى عقلنا الواعي |
Bir cömert kralın beğendiği biriyim daha fazlası değil. | Open Subtitles | والذي قد أعجب به ملك محب للخير,لا أكثر ولا أقل. |
CIA mevcut dengeyi korumak istiyor. fazlası değil. | Open Subtitles | تريد وكالة المخابرات المركزية الحفاظ على الوضع الراهن لا أكثر. |
20 dakikalık uçuş süresi. fazlası değil. | Open Subtitles | ثمة وقود في تلك الطوافات يكفي لـ 20 دقيقة طيران، لا أكثر |
Pekala, bir dakika görebilirsiniz, ama bir saniye bile fazlası değil! | Open Subtitles | حسنا, يمكنكم أن تروه لدقيقه لا أكثر |
Sekiz sene yersin, daha fazlası değil. | Open Subtitles | سوف تقضى ثمانية سنوات، لا أكثر |
Buraya barış gücü olarak geldik, daha fazlası değil. | Open Subtitles | السيد، نحن هنا بينما سلام يُراقبُ، لا شيء أكثر. |
Bu benim için, popomdaki acıdan fazlası değil. | Open Subtitles | بالنسبة لي، فهي لا شيء أكثر من الألم في مؤخرتي. |
Çünkü sadece araştırıyordum. fazlası değil. | Open Subtitles | لا لأن هذا هو مجرد حفنة من البحوث لا شيء أكثر من ذلك |
Şimdi burada senin bir parçanım, daha fazlası değil. | Open Subtitles | أنا مجرد جزء ضئيل من هنا, والآن. ليس أكثر من ذلك. |
Gördüğün şey sadede yeniden yaratmanın bir detayından ibaret, fazlası değil. | Open Subtitles | ما رأيتي كان مُحاكاة تفصيلية للمكان ليس أكثر |
Buna sadece borç ödeme olarak bakıyorlar, fazlası değil. | Open Subtitles | يعتبرون أن هذا ديّن يجري تسديده، ليس أكثر. |
Tek yapman gereken, malı sevk etmek, fazlası değil. | Open Subtitles | كل ماكان عليك عمله هو نقل البضاعة ليس إلا |
Bu sadece orgazmdan sonraki bir hormonsal tepki, daha fazlası değil. | Open Subtitles | إنها إستجابة هرمونية للإثارة الجنسية ليس إلا |
Bu tahtanın esas olarak verdiği mesaj, bizim bilinç halinde yaptığımızdan fazlası değil. | Open Subtitles | إن فكرة التراسل عن طريق اللوحة ليست سوى عقلنا الواعي |
Büyücü'ye gelince, boynunda Rada'Han olduğu sürece zayıf bir ihtiyardan fazlası değil. | Open Subtitles | و طالما رقبة العرّاف مُحاطة بـ"الراداهان" فهو ليس سوى كهل هيّن البأس. |
Dört girdi-çıktı durumundan ibaret olan sıradan bir mantık kapısından fazlası değil. | TED | ليست أكثر من بوابة منطقية بسيطة لها أربع حالات للمداخل والمخارج. |
Ben bir kuluçka makinesiydim. Taşıyıcı bir araç. Daha fazlası değil. | Open Subtitles | لقد كنت حاضنة صندوق شحن , لاشيء أكثر |
Bu sarayın sadık bir hizmetçisiyim, fazlası değil. | Open Subtitles | انا خادم مُخلص لهذا القصر, لا اكثر من ذلك |