O halde onlarda niçin... ...bir şeyler faklı gibi gözüküyor? | TED | إذا لماذا تبدو وكأن لديها شيئا مختلفا عن البقية ؟ |
Bence çok seksi gözüküyor, ve sizin giysi kurallarınız berbat. | Open Subtitles | أظنها تبدو مثيرة جداً وأظن أن معايير زيك تبدو رديئة |
Hala ürkütücü gözüküyor, üstü kapalı, iki yüzlü ajan saçmalığı. | Open Subtitles | لا زلت تبدو كأنك عميل مزدوج متخفي شرير و مخيف |
Senin kadar güçlü biri için tüm bunlar vakit kaybı gibi gözüküyor olabilir ama kemiklerime kadar hissediyorum, evlat. | Open Subtitles | أدركُ أنّ هذا قدّ يبدوا مضيّعة للوقت، لأحدٌبثملقواك.. لكن ثمّة أوجاع بعظامي ، يا بني، هنالك شيء خطأ هنا. |
Sadece çok saf gözüküyor, çünkü kan kolayca bıçağından siliniyor. | Open Subtitles | يَبْدو صافيَ فقط لأن الدمَّ غسلت لذا بسهولة مِنْ نصلِها. |
Hey, zemin çok temiz gözüküyor. Kediyi yan tarafa koydum . | Open Subtitles | الارض تبدوا نظيفه جداً جلدت القطه بالمبنى المجاور |
Gerçek gibi gözükmüyor, garip galaktik karnabahar nasıl gözüküyorsa öyle gözüküyor. | Open Subtitles | لا تبدو حقيقية, تبدو مثل بعض المجرات الغريبة وشكلها مثل البروكلي. |
Farkettin mi bilmiyorum ama... burada işler benim için baya iç karartıcı gözüküyor. | Open Subtitles | لا أعرف إنْ كنتِ لاحظتِ هذا لكنّ الأحوال تبدو موحشة جدّاً لي هنا |
İyi bir fikir gibi gözüküyor, ama nasıl gerçekleştirebilirim ki? | TED | تبدو فكرة رائعة، لكن كيف يمكن جعلها حقيقية ؟ |
Telefonunuzdaki bir resim bu şekilde gözüküyor. | TED | هذا ما تبدو عليه صورة من هاتفكم الخلوي. |
Müzik böyle gözüküyor ama görsel soyutlamadan görünüşü. | TED | هذا ما تبدو عليه موسيقاكم، وهذا شكلها التجريدي البصري. |
Ben bir çömlekçiyim, mütevazi bir meslek gibi gözüküyor. | TED | أعمل في صناعة الخزف، وهي ما تبدو وكأنها مهنة متواضعة تمامًا. |
Hikâyeler Orta Çağ İngilizcesiyle yazılmış ve bugün konuşulan dilden tamamen farklı gözüküyor. | TED | كُتبت هذه القصص بإنجليزية العصور الوسطى، والتي غالبًا ما تبدو مختلفة تمامًا عن اللغة السائدة اليوم. |
Yani oy pusulasına gelirsek, o da böyle gözüküyor. | TED | وبالحديث عن تصميم ورقة الاقتراع، هذا ما كانت تبدو عليه. |
Yani aptal olmadığını bildiğinizde o tam tersini düşünse de daha da çekici gözüküyor. | TED | إذا، فهي أكثر روعة إذا علمت أنها لم تكن غبية حتى ولو أنها اعتقدت أنها من الممكن أن تبدو غبية |
Ancak geri kalanlarımız için hava kalitesi bunun gibi gözüküyor. | TED | ولكن بالنسبة لبقيتنا، تبدو نوعية الهواء هكذا. |
Bu farklı kamu araçları küçük, güzel oluşumlar yaratmak için, birlikte çalışıyormuş gibi gözüküyor | TED | تبدو وكأنها تعمل مع بعضها لتشكل تركيبات جميلة |
Gavin? Bazı testler yapmamız gerekecek ama olasılık dahilinde gözüküyor. | Open Subtitles | يجب علينا اجراء بعض الفحوصات و لكن ذللك يبدوا جيدا |
Gerçekten de ilk kutuda yaşadığı korku anısını, tamamen yeni bir çevreye taşımayı başarmışız gibi gözüküyor. | TED | إذاً حقاً، يبدوا أننا قادرين أن نسترجع ذاكرة الخوف من الصندوق الأول في هذه البيئة الجديدة كلياً. |
- Dalgıç anternörü herşeyi kaydediyor gibi gözüküyor. | Open Subtitles | يَبْدو ان مساعد مدرب الغوص يُسجّلُ كُلّ إجتماعاتهم. |
Şuradaki ekler çikolatası çok hoş gözüküyor. | Open Subtitles | ..كنت أفكر بأن فطائر الشوكولاتة هناك هناك تبدوا جيدة جداً |
İngilizce bir metnin görsel soyutlama bakış açısından böyle gözüküyor. | TED | هذا ما يبدو عليه نص بالإنجليزية من منظور تجريدي بصري. |
Müziği okurken, kesin ve çalışılmış hareketlerini yaparken dışarıdan sakin ve odaklanmış gözüküyor olabilirler. | TED | قد يبدون من الخارج بحالة من الهدوء والتركيز في قراءة النوتة وتطبيق الحركة المطلوبة بدقة وحرفية |
Bir Twitter savaşında hedef olmak işe yarıyor gibi gözüküyor. | Open Subtitles | على مايبدو أن تكون هدف حرب في تويتر آتت ثمارها. |
Bize göre, bunun anahtarı, farklılık gibi gözüküyor. | Open Subtitles | وبالنسبة لنا، بدى لنا مفتاح الحل هو، شرائح مختلفة من الناس. |
Ben Geordi kadar iyi göremiyorum, ama materyaller sıradan gözüküyor. | Open Subtitles | أنا لا أَستطيعُ الرُؤية بدقة جوردى، لكن المادّةَ تَبْدو عاديةَ. |
Tamamen bir yumuşak kalpli, ama sanki bebek yiyen gibi gözüküyor. | Open Subtitles | أنه مُسالم، لَكنَّه يَبدو كـأنه يَأْكلُ الأطفال |
Bu adamlar çok büyük resimler çiziyorlar, ve bu resimler çok da güzel gözüküyor. | TED | وهؤلاء الرسامين يرسمون إعلانات ضخمة الحجم، وتبدو جيدة للغاية. |
Sadece tek bir kişi yok gibi gözüküyor. Bu sorunların önemli olduğunu düşünen, | TED | ويبدو أنّ هناك أكثر من شخص واحد يؤمن بأهميّة المسائل التي سأطلعكم عليها |
Bu "Igneous". Eğer ıslatırsan havalı gözüküyor. | Open Subtitles | حجر ناري ، إذا تبلل يصبح منظره رائعا |