| Bu Nihai Gücün gücünün bizi delirtmek olduğunu düşünmeye başlıyorum. | Open Subtitles | أنا بدأتُ أعتقد أن قوة القوة المطلقة ستقودنا إلى الجنون |
| gücünün farkında değilsin. Sakin ol, yoksa sana yardım edemem. | Open Subtitles | انت لا تعرف مدى قوتك اهدأ والا فلن استطيع مساعدتك |
| Eğer tüm gücünün farkında olsaydı, onu idare etmek çok zor olurdu. | Open Subtitles | فلو عرف قوته الحقيقية سيكون من الصعب على اى أنسان أن يحكمه. |
| Emredersiniz, Kaptan. Şimdi, Japon saldırı gücünün peşinden gidin ve her hareketlerini bana rapor edin. | Open Subtitles | الآن تتبعوا وقدموا تقرير عن كل تحركات القوات اليابانية |
| Steinwitz, eski bir Voodoo efsanesine göre birinin kalbini çıkarıp, atması durmadan yersen, o kişinin yalnıza gücünün değil aynı zamanda ruhunun da elde edebileceğini söyledi. | Open Subtitles | تقول بأنّه إن اقتلعت قلب شخصٍ ما و تناولته قبل أن يتوقف عن الخفقان فإنّك لا تكتسب قوّة الشخص فحسب بل و روحه أيضاً |
| Onların gücünün yalnızca yüzde birini bile kullanabilseydik medeniyetimizi sürdürecek enerjiye sahip olurduk. | Open Subtitles | إن استطعنا حتى إستغلال واحد بالمائة من قوتها سنملك طاقة كافية لتشغيل حضارتنا. |
| İnanıyorum ki besinlerin gücünün evimizde bizi yaşamın en iyi parçalarına bağlayan önemli bir yeri var. | TED | أعتقد إعتقاداً راسخاً أن لقوة الغذاء مكان بدائي في منازلنا التي تربطنا بأفضل أجزاء من الحياة. |
| Nükleer bir ateşte bir anda ölmek çok daha acısızdır bir de yaşam gücünün böyle yavaşa çekilip alınması var. | Open Subtitles | الموت الفوريّ بلهب نوويّ عديم الألم مقارنة بسحب قوّتك الحياتيّة ببطء هكذا. |
| Çünkü doğada, özellikle de bitkilerde Avrupa'nın emperyalist gücünün temelleri atılmıştı. | Open Subtitles | لأن في الطبيعة و خصوصاً النباتات تقع مؤسسات القوة الإمبراطورية بأوروبا |
| Ama bu altyapı içerisinde biyolojinin itici gücünün gerçekten evrimden geldiğini hatırlamak zorundayız. | TED | ولكن خلال تلك البنية الأساسية، علينا أن نتذكر أن القوة الدافعة فى علم الأحياء تأتى فى حقيقة الأمر من التطور والارتقاء. |
| Teknolojinin dönüşümsel gücünün bir örneği de Kibera'da. | TED | أحد الأمثلة على القوة التحويلية للتكنولوجيا هي في كيبيرا. |
| Senin gücünün sevginde olduğunu biliyor. | Open Subtitles | إنه يعلم أن قوتك تكمن فى قدر الحب الذي بداخلك |
| gücünün kontrol edilemez boyutlara ulaşacağını biliyorlar. | Open Subtitles | انهم يعلمون ان قوتك ستكون كبير ليسيطر عليها |
| Gözlerin, oldukça iyi görüyor. gücünün, sınırı yok. Kastettiğim, güç, yanında yalnızlığı da getirir. | Open Subtitles | عيناك جميلتان جداً, و قوتك لا مثيل لها معنى ذلك أن قوتك لك وحدك. |
| Ona karşı tek kozumuz bu lamba ve gücünün sırrını yalnız o biliyor. | Open Subtitles | قبضتنا الوحيده عليه هى هذا المصباح السحرى وهو لوحده يعرف سر قوته |
| Stalin gücünün zirvesindeydi. Çalışma arkadaşları, onun karşısında korkuyordu. | Open Subtitles | كان ستالين في ذروة قوته وكان زملاؤه يشعرون بالرهبة العارمة خلال تواجده |
| Neden bahsettiğini anlamıyorum ama polis gücünün yarısı dışarıda seni arıyor. | Open Subtitles | لا أدري عما تتكلم. لكن نصف القوات هناك تبحث عنك. |
| Şiddeti kontrol etme girişimi için, iki parti de yeni bir barış gücünün devreye girdiğini açıkladı. | Open Subtitles | في محاولة للتحكم في هذا العنف الجانبين كشفا عن قوّة حفظ أمن جديدة |
| Nazi Almanya'sı, gücünün doruklarına ulaşmıştı. | Open Subtitles | الإمبراطورية النازية الألمانية وصلت لذروة قوتها |
| Hançerin gücünün görüşünü gölgelemesine izin veremezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك السماح لقوة النصل بالسيطرة عليك |
| gücünün her damlasını çekene kadar seni öldürmeyeceğim. | Open Subtitles | لن أفعل ريثما آخذ كلّ ذرّة من قوّتك. |
| Anlattıklarınıza bakılırsa, talihsiz kardeşiniz geri dönüşü için gereken yaşam gücünün kaynağı olmuş. | Open Subtitles | عن ماذا أخبرتني أنه كان سوء حظ أخيك اللذين قدموا قوة الحياة لقيامته |
| Teknolojinin kolaylaşması ve daha ulaşılabilir hâle gelmesi gerçeği iş gücünün keyfi ne isterse onu yapmasını serbest kılıyor. | TED | وحقيقة أن التكنولوجيا تصبح أسهل وفي متناول اليد فإن ذلك يحرر المزيد من القوى العاملة لدراسة أي شيء يرضيهم. |
| Evet, ama gördüğün şey ...gerçek anlamda, hayal gücünün bir ürünü olabilir. | Open Subtitles | أجل، لكن ما رأيته يمكن أن يكون حرفيًا شيء مختلق من خيالك |
| 3'e karşı 1, yansıtma gücünün de icabına bakabiliriz. | Open Subtitles | فنحن ثلاثة ضد واحد، وسنكون قادرين على مواجهة قدرته للتَّصدي |
| Işığın gücünün serbest kalmasına cömertçe adanan bir ruh. | Open Subtitles | روح أعُطيت بحرية لإطلاق العنان لقوّة الضوء |
| İç gücünün havuzunda onun ayaklarını yıkamasına tamamen izin verdin. | Open Subtitles | نعم لقد تركتيه يغسل قدميه فى بركه طاقتك الداخليه |
| Kendisi Tek Yıldızlı bir Avcı. Dahası gücünün ne olduğunu da bilmiyoruz. | Open Subtitles | إنّه صيّاد ذو نجمة واحدة، ولا نعلم قدر قوّته. |