gülümsüyordu... ama içindeki duyguları çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | .. لقد كان يبتسم و لكني كنت أعرف ما هو إحساسه الداخلي |
...tüm bunlar oluken, o orada durmuş bana gülümsüyordu. | Open Subtitles | و طوال الوقت بينما كان واقفا هناك كان يبتسم لي |
Yemin olsun orada bir keresinde Tanrı'yı gördüm, o bile gülümsüyordu. | Open Subtitles | أقسم , مرة مسكت بصر الله بنفسه في ذلك المكان وهو كان يبتسم |
Sıkıntı verici olacağını biliyordum, fakat aslında tanrının bir lütfuydu, çünkü Maria daima gülümsüyordu. | TED | كنت أعلم أنه سيكون تحديا ، لكن في الحقيقة كان نعمة ، لأن ماريا كانت تبتسم دائما. |
Geçenlerde bir okula gittim ve ayrılırken bir bayanla karşılaştım. Adı Parvati'ydi. Bir çocuğun annesiydi ve gülümsüyordu. | TED | ذهبت مؤخراً إلى مدرسة، وعندما كنت أهم بالمغادرة، صادفت سيدة، اسمها بارفاتي، كانت والدة لطفل، وكانت تبتسم. |
Max'ın kafasının içerisinde aklı gülümsüyordu. | Open Subtitles | داخل رأسه كان مبتسماً |
Catherine gülümsüyordu ama oyun oynar gibi bir havası vardı. | Open Subtitles | ابتسمت "كاثرين" لكنها بدت غامضة |
Neden Şakir bunu ona söylediğinde gülümsüyordu? | Open Subtitles | لماذا كان يبتسم شاكر عندما قلت له حول هذا الموضوع؟ |
Luton'a geri geldi, 82 yaşındaydı. Onu 30 yıldır görmemiştim. Kapıyı açtığında gözleri parlayan bu küçük adamı gördüm ve gülümsüyordu ve onu hiç gülerken görmemiştim. | TED | لقد عاد إلى لوتون، وعمره حاليًا 82 عامًا ولم أره منذ ثلاثين عامًا وعندما فتح الباب رأيت هذا الرجل القصير ذو العينين البراقتين وكان مبتسمًا، مع أنني لم أره يبتسم من قبل |
O adam neden bana gülümsüyordu, kim o? | Open Subtitles | ذلك الرجل الذي يبتسم, من يكون؟ |
İçlerinden biri, koluma serumu sokarken bana bakıp gülümsüyordu. | Open Subtitles | و أحدهم يبتسم في وجهي و هو يضع الأنبوب الضموريدي بذراعي ثم... |
Arkamı döndüm ve oradaydı, orada durmuş bana gülümsüyordu. | Open Subtitles | و استدرت و كان هناك واقفا هناك يبتسم لي |
Bu adam gülümsüyordu. | Open Subtitles | لقد كان هذا الرّجل يبتسم. سعيداً |
Kızımın regi sevdiği ortaya çıktı, eşim, minik bedenine müziğe göre ritim verdiğinde gülümsüyordu. | TED | تبينت أن طفلتي تحب موسيقى الريغي، فقد كانت تبتسم حينما كان زوجي يهز جسمها الصغير لأعلى وأسفل مع ايقاع الموسيقى. |
Başının ön tarafı kanıyordu fakat o gülümsüyordu, bilirsin şu büyük güzel gülümsemelerden. | Open Subtitles | كان هناك دماء على جبهتها ولكنها كانت تبتسم ، أتعرف تلك الابتسامة الكبيرة الجميلة |
Çok gösterişli ve sevimliydi, sesi her yerdeydi ve hava her zaman bir şeyler yapıyor ve her döndüğünde bana bakıp tıpkı gün ışığı gibi gülümsüyordu. | Open Subtitles | كانت رائعة وصوتها يدوي بكل مكان والطقس يتقلّب دائماً وكل مرة تدور تبتسم لي |
Aslında bu defa gülümsüyordu. | Open Subtitles | في الحقيقة, في هذه الحالة أظنها كانت تبتسم لك |
Onu kelepçelerken kemikli bilekleriyle bana gülümsüyordu. | Open Subtitles | تبتسم لي وأنا أكبل يديها المكسوة بالعظام النحيلة |
Cenaze arabasına bakıp gülümsüyordu it. | Open Subtitles | مبتسماً نحو الكفن و |
Bana doğru gülümsüyordu. | Open Subtitles | وكان ينظر إلى مبتسماً فحسب. |
Tonya gülümsüyordu ve aşık gibiydi. | Open Subtitles | ابتسمت له وتبدو معجبة به |
Ağlamayı kesti. Göz kırpıp gülümsüyordu tekrar tekrar kırpıyor ama ağlamıyordu. | Open Subtitles | توقف عن البكاء كان يغمز بعينيه ويبتسم |
Diz çöktük. Meryem Ana gülümsüyordu. | Open Subtitles | جثونا علي ركبتينا، وابتسمت لنا مريم. |
Benim kıymetli mücevherim oturmuş bana gülümsüyordu | Open Subtitles | جوهرتي الثمينة الخاصة جلست ابتسامة من قبلي |