Bu yüzden bu fırtınaların hareketlerini güneşte ilk oluştuklarında analiz etmek ve aynı zamanda tahmin etmek için bilgisayar simülasyonları kullanıyorum. | TED | ولذا ما أقوم به هو استخدام المحاكات الحاسوبية لكي أتمكن من تحليل والتنبؤ بسلوك تلك العواصف بمجرد نشأتهم على سطح الشمس. |
Çatı pek kullanılmaz. İnsanlar, arabalarının güneşte kavrulmasından pek hoşlanmıyor. | Open Subtitles | السقف لا يُغطيه بالكامل,لا يُحب الناس ركنّ سياراتهم في الشمس,تعرف |
Onları böyle güneşte tutmaması gerektiğini söyledim ama pek laf dinleyen biri değil. | Open Subtitles | أخبرته أنه لاينبغي أن يحرقهم في الشمس هكذا، لكن تعرفون أنه لا يستمع |
güneşte yürüdüler. Sırf bu bile Lycan tezgahına delil sayılır. | Open Subtitles | ساروا في الشمس وهذا وحده دليل على تواطئهم مع المستذئب |
ABD Tıp Kütüphanesinin bir fotoğrafını görebilirsiniz, insanlar daha iyi olmak için güneşte tutuluyorlar. | TED | هنا يمكنك ان ترى صورة من مكتبة الولايات المتحدة للطب ، حيث يتم وضع الناس في الشمس طلباً للشفاء |
İçerisi, kötü kokuyordu, zemininde koca bir delik vardı, ancak dışı, inci gibi beyaz formika kaplı ve gerçekten de güneşte parıldıyordu. | TED | من الداخل، له رائحة، كالفجوة داخل الأرض، لكنه من الخارج كفورمايكا بيضاء لؤلؤية وله لمعان تحت الشمس. |
O gün, kendi vücudumda onun varlığını somutlaştırdım; kızgın güneşte neredeyse dört saat boyunca dikildim. | TED | في ذلك اليوم، لقد جسدت وجودها بإستخدام جسدي، بينما أقف في الشمس الحارقة لمدة أربع ساعات تقريبا. |
Hepinizin bildigi gibi, gazete kağıdı güneşte epeyce sasarır. | TED | كما تعرفون جميعا, ورق طباعة الصحف يتحول للون الاصفر بفعل الشمس. |
Ama toparlanmış versiyonunda, güneşte yanmış bir kadının voleybol oynadığını kolaylıkla anlayabiliyoruz. | TED | ولكن في النسخة المرتبة، يتضح جليًا أنها امرأة أحرقتها الشمس أثناء لعبها للكرة الطائرة |
Zıpkınların uçlarında, fok derisinden çizmeler güneşte kuruyor. | Open Subtitles | على رؤوس الحِراب، تجفّف الأحذية المصنوعة من جلد الفقمة تحت الشمس. |
güneşte ve yağmurda, mütevazı da olsa Tanrı şahidimiz, bizimdir evimiz. | Open Subtitles | عبر أشعة الشمس و الإستحمامات، فليبقى لنا متواضعاً و جميلاً، إنه لنا. |
Onları gördüğünüz gibi etiketledim ve onları dışarıda birkaç saat güneşte bıraktım sonra onları çekmeceye koydum bu şekilde fotografik plakaların üzerine ve sonucu bekledim. | Open Subtitles | أنا وصفت لهم كما ترون وتركهم خارج في الشمس لعدة ساعات. ثم وضعت لهم في هذا درج |
İki küçük Kızılderili oğlan güneşte oturuyordu, biri kavruldu, geriye kaldı biri. | Open Subtitles | هنديان صغيران يجلسان تحت الشمس فشوى أحدهما فتبقى واحد |
güneşte bıraktığım bir kaç resmim vardı. | Open Subtitles | لدي بعض اللوحات المطبوعة بالخارج تحت الشمس |
Bir kaç günü güneşte geçirebileceğimizi düşündüm, sadece senle ben. | Open Subtitles | لقد فكرت اننا يمكن ان نقضى عدة ايام تحت الشمس ,انا وانت وحدنا |
Meğer bazı yerlilerin ciltleri de güneşte yanarmış, | Open Subtitles | ومن المعروف أن بعض الهنود يحبون الحروق الحمراء بسبب الشمس |
Onu arada sırada güneşte yürüyüşe çıkarmama izin vermelisiniz. | Open Subtitles | يجب أن تسمح لي بأن أصطحبها لتمشي تحت الشمس أحياناً |
Deniz suyunda bekletilmiş ve güneşte kurutulmuş çeyrek inçlik deriden yaptı. | Open Subtitles | لقد صنعها من من ربع بوصة من الجلد المجفف تحت الشمس ومغرّقة بالماء المالح |
Bir savaşçı, güneşte atılmış bir ok kadar hızla ve dosdoğru sana geliyor. | Open Subtitles | جاء لك محارب مسرعاً ومباشرة مثل السهم المنطلق للشمس |
Her şeyi vuruyorlar, hareket eden ve küçük bir fareden büyük olan her şeyi, ve güneşte kurutuyorlar ya da tütsülüyorlar. | TED | إنهم يطلقون النار على أي شيء، أي شيء يتحرك أكبر من الفأر الصغير، إنهم يجففونه بالشمس أو يقومون بتدخينه. |
Bence ay sarı olmalı güneşte mor olmalı, evet öyle olmalı. | Open Subtitles | أعتقد إذن بأن القمر يجب أن يكون لونه أصفر والشمس يجب أن يكون لونها أرجوانياً وذلك ما سوف يحدث |
Sen de biraz güneşte yansan hiç fena olmaz. | Open Subtitles | يبْدو أنه يُمْكِنُك أَنْ تمرح في الشمسِ مع نفسك أتَعْرفُ |
güneşte kötü bir şekilde yandım ve aslında oradan olmadığıma ikna oldum. | TED | وحصلت على حروق شمس كبيرة، وكنت متيقنا أنني لست حقا من هناك. |