Bu sizin kripto anahtarını doğru yere güvenli bir şekilde göndermenizi garantileyen şey. | TED | هكذا تضمن وصول مفتاح التشفير للمكان الصحيح بأمان. |
Görüyorsun ya baba, savaş sanatımı unutmadım... ve bu zaferi garantileyen şey. | Open Subtitles | ارتى يا ابى ؟ لم انسى فنونى الحربية وهذه ما تضمن ذلك الانتصار |
Üstünde ince bir battaniyenin örtülü olduğu bir odada yalnız öleceğini ve bir hemşirenin gelip makinenin fişini çekeceğini garantileyen bir belge imzaladın. | Open Subtitles | لقد وقعت للتو على ورقة سوف تضمن... أنك سوف تموت وحيداً في غرفة مع غطاء فوقك... والممرضة تدخل وتغلق الآله |
Çoğu medeni ülkenin, hemen hemen herkes için sağlık hizmetini garantileyen milli sağlık programları var. | Open Subtitles | لدى غالبيّة البلدان المتحضّرة برنامج وطني للرعاية الصحّيّة الذي يضمن الرعاية الصحّيّة لعدد كبير من الناس. |
Ve kürtaj olayının ifadesinin aksine, ...anayasada kürtajı engelleyen veya bunu temel hak olarak garantileyen hiçbir şey yok. | Open Subtitles | , (و ما الذي يمثله (رو في وايد لا يوجد شئ في الدستور يمنع الاجهاض أو يضمن حقوق المريض في هذا |
Onlara daima yenilenen bir yiyecek kaynağını garantileyen bir ilişki. | Open Subtitles | علاقةً تضمن لهم مصدر طعام دائم |
Ve bu zaferi garantileyen şey. | Open Subtitles | وهذه ما تضمن ذلك الانتصار |
Büyük bir anlaşmayı garantileyen kelimeler. | Open Subtitles | كلمات تضمن تسوية كبيرة. |
Sayın hakim, Bay Queen'in ailesinin iki tane özel jeti var ellerindeki bu zenginliklerden yola çıkarsak kendisinin duruşma süresince şehirde olacağını garantileyen gerçek anlamda hiçbir kefalet cezasının uygun olmayacağını hatırlatmak isterim. | Open Subtitles | فخامتكِ، عائلة السيد (كوين) لديها طائرتين خاصتين،وبالحديثعن ثروتها... فأود أن أُشير أن ليس هناك أي مقدار للكفالة عمليًا قد يضمن حضوره في المحاكمة |