Korkarım ki baban ile olan meselelerin gerginliği üzerime geldi. | Open Subtitles | أخشى أن التوتر من مشاكلي مع أبيك قد سيطر عليّ |
Ve daha fazlasını istedim.Ama biliyordum ki bu gerginliği geride bırakmam gerekiyordu. | TED | و أردت المزيد. لكني عرفت أنني بحاجة إلى تخطي هذا التوتر. |
O gece kendime söz verdim: her hafta geri gelecektim ta ki gerginliği geride bırakana kadar. | TED | في تلك الليلة قطعت على نفسي وعداً: سوف أعود كل أسبوع إلى أن أتخلص من التوتر. |
Ama bunun altında, bu kocaman okyanusta Nemo'yu bulabilecek miyiz gerginliği vardı. | TED | وخلف ذلك كان هناك توتر أكبر حول ما إذا كنا سنجد نيمو على الإطلاق في هذا المحيط الضخم الرحب؟ |
Mesanem gerginliği kaldıramadı galiba. | Open Subtitles | آسف، التوتّر يحثّني على التبوُّل، حسبما أظنّ. |
Bu çelişki ve Einstein'ın bunu çözmek için var olan içgüdüsü, onu bir fizik gerginliği olarak tanımladığı yerde bıraktı. | TED | التناقض، وعدم قدرته على حل ذلك، تركت أينشتاين في ما وصفه بأنها حالة من التوتر النفسي. |
Bu elastiklik kalitesine de yüzey gerginliği diyoruz. | TED | وخاصية المرونة هذه هي ما نسمّيه التوتر السطحي. |
Önceki geceki gerginliği dağıtan şey bu olmuştu. | Open Subtitles | وقد أزالت جملته هذه حالة التوتر التى كنا مشحونين بها الليلة الماضية |
Başın ağrıdığında, bunu takıyorsun, tamam mı? Kafanı sıkıştırıp, gerginliği azaltıyor. | Open Subtitles | تضعه, إنه يقوم بالضغط على الرأس, مخففاً التوتر. |
Evliliğimin sonlarına doğru sürekli karate yapıyordum üzerimdeki gerginliği alsın diye. | Open Subtitles | في نهاية زواجنا, كنت امارس الكثير من الكاراتيه كوسيله للتخلص من التوتر |
Bu yaptıkları ilginç dönüşler ve değişiklikler, gerginliği ve heyacanı sürekli artırıyor. | Open Subtitles | لديهم تلك الأحداث المفاجأة والمدهشة التي ترفع مستوى التوتر عالياً |
-Haydi ama, trafikte sıkışıp kalan erkekler kadar üzerindeki gerginliği atmak isteyen biri daha olabilir mi? | Open Subtitles | من يحتاج لإزاحة التوتر من رجل يقود في إزدحام مروري؟ |
Üzgünüm, Di, biz sadece gerginliği azaltmaya çalışıyorduk, | Open Subtitles | آسف ، داى ، نحن كنا نحاول تخفيف التوتر قليلا |
Ama burada kalmalı bir içki almalı ve bu devasa gerginliği dans pistinde atmalısın. | Open Subtitles | ولكن يجب أن تبقى وتمسكى بمشروب وتقومى ببعض الأفعال التى تخرجك من هذا التوتر |
Asya'daki gerginliği Nükleer Silahsızlanma anlaşması sona erdirmeli. | Open Subtitles | معاهدة حظر انتشار الاسلحة النووية تنبغي أن تخفف حدة التوتر في آسيا |
Aslında bizim amacımız bölgedeki gerginliği bitirmek. | Open Subtitles | هدفنا هو أن نجد طريقة لكي نوقف التوتر في البلاد |
Mesela aramızdaki bu gerginliği. | Open Subtitles | هذا التوتر في الوقت الراهن حالما تتعاملين مع ذلك الشيء |
Bu evlilik gerginliği değil, asla da olmadı. | Open Subtitles | هذا ليس نتيجة التوتر بسبب الزفاف لم يكن كذلك أبداً |
Kolombiya halkı ve polisi arasındaki gerginliği tırmandıracak bir yol seçersek, o zaman kaybederiz. | Open Subtitles | بين الشعب الكولومبي ، و شرطة كولومبيا توتر سببه سنوات من الفساد والإساءة فسنكون قد خسرنا جميعاً |
Bir şey demedi ama... evet, gerginliği düğün telaşından olabilir sanırım. | Open Subtitles | .... هي لم تقل ذلك ، و لكن نعم ، أعتقد انها كانت تعاني من توتر ما قبل الزفاف |
Havadaki gerginliği içime çekebiliyorum. Bayılıyorum buna. | Open Subtitles | أستشعر التوتّر في الهواء، أحبّ ذلك. |
Neden Obama'nın başkanlığı ülkemizdeki ırkçı gerginliği hafifletmedi? | TED | لماذا لم تستطع رئاسة "باراك اوباما" تخفيف حدة التوترات العرقية في بلدنا؟ |