Büyük ihtimalle devlet arazisine avcı getiriyorlar ve işi ticarete dökmüşler. | Open Subtitles | اعتقد انهم يحضرون صيادين الى ارض حكومية اعتقد انه عمل تجاري |
Öğrencilerimiz sınıflarımıza girdiğinde kimliklerini de getiriyorlar. | TED | عندما يدخل طلابنا إلى الفصول الدراسية، يحضرون هوياتهم معهم. |
Tersanelere dönüştürüldü. Her sabah esir işçiler getiriyorlar. | Open Subtitles | تحول إلى مسافن وهم يجلبون العبيد للعمل كل صباح |
Evet, her çeşit şey getiriyorlar. | Open Subtitles | .. في الواقع انهم يجلبون الكثير من الاشياء معهم |
Ayrıca 2 hafta sonra yasal olarak kullanabileceğim Mustang'imi de getiriyorlar. | Open Subtitles | في قصرنا بل لقد أحضروا سيارتي إلى هنا والتي سيمكنني قيادتها ، قانونيا ، بعد أسبوعين |
O'Brien'lar bebeklerini tekrar getiriyorlar. | Open Subtitles | أنا لدي عائلة اوبراين، سيحضرون طفلتهم مرة أخرى |
Birbirlerine karşı oyun oynayabilmek için bilgisayarlarını getiriyorlar. | TED | إنهم في الواقع يحضرون حاسباتهم ليتمكنوا من اللعب ضد بعضهم البعض |
Onu getiriyorlar, arkadaşım, senin oğlanı getiriyorlar. | Open Subtitles | انهم يحضرونه يا صديقي انهم يحضرون ولدك أترى ؟ |
Ayrıca, çoğu atlarını nallatmak için bana getiriyorlar. | Open Subtitles | أيضا ، معظمهم يحضرون خيولهم للحدو في حانوتي |
- İhtiyacımız olan turist dolarlarını getiriyorlar. | Open Subtitles | إنهم يحضرون دولارات السائحين أكثر من ذي قبل |
Yiyeceklerini bir girişten geçirip buraya getiriyorlar. | Open Subtitles | وأنهم يحضرون طعامهم للأسفل هنا لكى يأكلوه من خلال مدخل |
FBI'ın emirlerini yerine getiriyorlar cinsel suçluları topluyorlar | Open Subtitles | انهم ينفذون تعليمات الأف بي آي يحضرون المجرمون الجنسيون |
Hasta insanlara çiçek ve hediyeler getiriyorlar. | Open Subtitles | هم يجلبون الزهور و هدايا أخرى لراحة المرضى |
Scott, dışarıdan mazot tenekeleri getiriyorlar. | Open Subtitles | سكوت ، انهم يجلبون الوقود الى داخل الفلة |
Ama burası bir çalışma kampı. Herkesi buraya getiriyorlar. | Open Subtitles | لكن هذا مخيم العمل هم يجلبون الكل إلى هنا |
Ayrıca 2 hafta sonra yasal olarak kullanabileceğim Mustang'imi de getiriyorlar. | Open Subtitles | في قصرنا بل لقد أحضروا سيارتي إلى هنا والتي سيمكنني قيادتها ، قانونيا ، بعد أسبوعين |
Sanırım ağır silahlarını getiriyorlar. | Open Subtitles | حسناً لقد كنت أعتقد أنهم سيحضرون أسلحتهم الضخمة |
Aslında onların yerine Orlando'dan vinç getiriyorlar bu yüzden öğlen işe döneceğim. | Open Subtitles | حقيقة , سيجلبون رافعاتٍ بديلة من أورلاندو لذا سأعود للعمل عند الظهيرة |
Bu arada bugün kasabaya buz teslimatını getiriyorlar. | Open Subtitles | بالمنـاسبة ، إنهم يوصلون شحنة جليد المدينة اليـوم |
Charles Hayter'i de birlikte getiriyorlar. Gelin. | Open Subtitles | انظر فلقد احضروا تشارلز هايتر معهم ,هيا بنا |
- Babasının bedenini teşhis etmesi için buraya getiriyorlar! - Bu doğru. | Open Subtitles | سوف يحضرونها إلى هنا الآن للتعرف على جثة أبيها |
Aldıklarından fazlasını getiriyorlar. | Open Subtitles | لقد جلبوا معهم أكثر بكثير من ما استهلكوا |
Şu an sorgulanması için getiriyorlar. | Open Subtitles | سيجلبونه هنا للاستجواب |
Güvenlik önlemlerinden ötürü yarısını, ödemeden bir gece önce getiriyorlar. | Open Subtitles | لقد أحضروها قبلها بيوم, لأسباب أمنية |
Şimdi getiriyorlar. | Open Subtitles | انهم يجلبوه الان |
Fisher'ı bulmuşlar, getiriyorlar. | Open Subtitles | سيدي، وجدوا (فيشر) وسيحضرونه |
Lanet Çingeneler nereye gitseler, uğursuzluklarını da yanlarında getiriyorlar. | Open Subtitles | الغجـر الملاعـين يجوبون البـلاد، ويجلبون معهم شيـاطينهم. |
Gelirken kendi geleneklerini de getiriyorlar. | Open Subtitles | إنهم يأتون حتى بعاداتهم وتقاليدهم الخاصة |