Washington'a gitmemek için hiçbir bahanen kalmadı artık. | Open Subtitles | ليس لديك عذر حقيقي لعدم الذهاب إلى واشنطن |
- Belki kız da öyle hissetmiştir. - gitmemek için bir sebep daha. | Open Subtitles | ربما هي تشعر بنفس الشيء اسباب أخرى لعدم الذهاب |
Belli ki gitmemek için bahane arıyorsun. | Open Subtitles | من الواضح أنك تبحثين عن عذر لعدم الذهاب |
Bu gitmemek için bir sebep değil. | Open Subtitles | ليس سبباً يمنعني من الرحيل |
Bence okula gitmemek için numara yapıyor. | Open Subtitles | اسمع، أعتقد أنه يخدعنا حتى لا يذهب إلى المدرسة |
Okul gezisine gitmemek için çok saçma bir neden bu. | Open Subtitles | إجلس! هذا عذر سخيف لعدم الذهاب في رحلة مدرستك. |
İki tarafın da mahkemeye gitmemek için sebepleri var. | Open Subtitles | - أن الجانبين لديهما سبب . لعدم الذهاب إلى المحكمة . |
Bak, gitmemek için bir mazeretin de var artık. | Open Subtitles | الأن لديك عذر لعدم الذهاب |
gitmemek için bir neden daha. | Open Subtitles | ذلك سبب آخر لعدم الذهاب. |
Bu gitmemek için bir sebep değil. | Open Subtitles | ليس سبباً يمنعني من الرحيل |
Yemek kursuna gitmemek için hastaymış gibi yapıyor. | Open Subtitles | إنه يتظاهر بأنه مريض حتى لا يذهب إلى صف الطبخ عليه أن يذهب. |