İş kayıtlarını çektim kayıp helikopter pilotumuz, Ön yüzbaşı Oliver Happ. | Open Subtitles | لقد إستخرجت سجل الخدمة لطيّار المروحية المفقود، القائد الملازم (أوليفر هاب). |
benim ailem yok,efendim ama Happ bir eş ve çocuğa sahip. | Open Subtitles | أنا لا أملك عائلة يا سيدي، لكن لدى (هاب) زوجة وإبن. |
O bunu rapor etmedi çünkü Happ o gün uçuşa katılmamıştı. | Open Subtitles | لم تبلّغ عن ذلك لأن (هاب) لم يقم بالطيران ذلك اليوم. |
Pentagon kaza suçunu Happ'in intihar girişimi üzerine atan bir suçlama yapmaya hazırlanıyor. | Open Subtitles | (البنتاغون) مستعد لتقديم تصريح يشير فيه أن محاولة (هاب) للإنتحار هو سبب التحطم. |
Erzaklar buraya, satılık mallar veya takaslar buraya ve tüm silahlar Bay Happ'a. | Open Subtitles | المؤن هنا، والبضائع التي ستباع أو تُقايض هنا، وكل الأسلحة إلى السيد (هاب). |
Erzaklar buraya, satılık mallar veya takaslar buraya ve tüm silahlar Bay Happ'a. | Open Subtitles | المؤن هنا، والبضائع التي ستباع أو تُقايض هنا، وكل الأسلحة إلى السيد (هاب). |
Dükkana giren adamG Happ isimli biri hakkında mırıldandı. | Open Subtitles | {\pos(192,210)} الرجل في المتجر ظل يتمتم بخصوص رجل إسمه (هاب). |
O yüzden şu anda kayıp enkazı ve Ön Yüzbaşı Happ'i bulmaya çalışmanız isabet olur. | Open Subtitles | يجب أن يكون تركيزكم الآن على إيجاد الحطام المفقود والقائد الملازم (هاب). |
Ön yüzbaşı Happ'i bulmakta bana yardımcı olabilecek bir bilgi verebilirmisin? | Open Subtitles | أيمكنك أن تخبرني بشيئ للمساعدة في العثور على القائد (هاب)؟ |
22liğini uçuşta yanına almıştın ve Happ'i vurmakta kullandın. | Open Subtitles | لقد أخذت مسدسكِ من عيار 22 على متن المروحية وإستعملته لإطلاق النار على (هاب). |
Happ bir asttan önce bir arkadaştı. | Open Subtitles | كان (هاب) صديقا لفترة أطول من كونه مرؤوسا. |
O helikopterdeki mürettebat arasında bu damga için başvurmayan tek kişi Happ idi. | Open Subtitles | من بين الطاقم على تلك المروحية، كان (هاب) الوحيد الذي لم يتقدم بطلب للحصول على طابع. |
Kumandan Happ o gece görevdeydi ama uçuş görevlisi değildi. | Open Subtitles | بينما كان القائد (هاب) يعمل تلك الليلة، لم يكن مُقررا أن يطير. |
Her şey yine de yerli yerindeydi, şansımızı denemeye karar verip Happ'a havadayken söyledik. | Open Subtitles | كل شيئ آخر كان مُعدا، لذا خاطرنا وأخبرنا (هاب) عندما كنا في الهواء. |
Ama ilk gemiye iniş yaptığımızda, Happ bize silah çekti. | Open Subtitles | لكن عندما هبطنا، أشهر (هاب) مسدسه في وجهنا. |
Happ çocuğunun hastalığını öğrendi. | Open Subtitles | كان (هاب) قد عرف للتو أنّ إبنه مريض. |
Teğmen komutan Happ intihar etmeye çalıştı mı? | Open Subtitles | هل حاول القائد الملازم (هاب) الإنتحار؟ |
Happ, irtifa kaybediyoruz. | Open Subtitles | "نحن نفقد الإرتفاع يا (هاب)." |
Happ,irtifa kaybediyoruz. | Open Subtitles | "نحن نفقد الإرتفاع يا (هاب)." |
Teğmen komutan Oliver Happ. | Open Subtitles | القائد الملازم (أوليفر هاب). |