Aslına bakarsanız çıkan havanın frekansını ve sıcaklığını değiştirme imkanınız var. | TED | في الواقع، يمكنك أيضا تغيير وتيرة خروج الهواء وربما درجة الحرارة. |
Beş mili wattlık lazer bile havanın içinde iki mil uzağa gidebilir. | Open Subtitles | لكن كما ترى ليزر بخمسة ميلي واط قد يصل ميلين في الهواء |
Ama bu işe yaramazsa kaburgalarını açar ve havanın çıkmasını sağlarım. | Open Subtitles | إذا هذا لم يجدي نفعاً فسوف أجد طريقة لإدخال الهواء لرئتيه |
Birkaç gün sonra aniden havanın değişmesi ilaç gibi gelmişti. | Open Subtitles | لقد جاء ذلك كالإغاثة بعد عدة أيام، وفجأة تغير الطقس. |
Ailem, sıcak havanın insanların ahlâk anlayışını bozduğunu söylerdi hep. | Open Subtitles | لطالما قال أبواي أن الطقس الحار يشجع على رذائل الأخلاق |
havanın güzel olduğu günlerde... ..çoğu zaman pencerenin kenarına oturur... | Open Subtitles | عندما يكون الجو جيدا كانت أمّي تجلس بالقرب من النّافذة |
havanın bir parçası veya gökyüzüyle başbaşa olmak için mı? | Open Subtitles | أن تكون جزء من الهواء وتكون انت و السماء واحد؟ |
havanın fasiyal düzlemlere doğru nasıl kaydığına baksana. Boynunu hemen debride etmeliyiz. | Open Subtitles | انظري لمسار الهواء داخل المستويات اللفافية سنزيل الأنسجة المتضررة من العنق، كذلك |
Ve Venüs'ün gündüz tarafında havanın ısınıp yükselmesiyle gece tarafına doğru yayılır. | Open Subtitles | وعندما يدفأ الهواء ويرتفع في جانب الزهرة النهاري فإنه ينتشر للجانب الليلي |
havanın taşa girmesiyle ilgili bir şey henüz yok ama araştırmaya devam ediyorum. | Open Subtitles | لا شيء بعد عن المكان أين يتحول الهواء إلى حجر لكنّني مستمرة بالبحث. |
havanın ne yöne estiğini bilirsen, takip edip evini bulursun. | Open Subtitles | بوسعك معرفة اتجاه سريان الهواء وتتبعه إلى أن يقودك للمخرج |
havanın ağırlığı yüzünden yaralanan çok fazla iyi insan var. | Open Subtitles | هناك فقط الكثير من الناس الجيدون اِنسحقـو من الهواء اِلثقيل |
Temiz havanın kirli havayı uçurması için camları açık tutmalısınız. | Open Subtitles | من المهم أن تتركي الهواء النظيف أن يبعد جو الحمى. |
Evet ama havanın azlığından dolayı o yüksekliğe helikopter çıkaramazlar. | Open Subtitles | نعم ، لكن لا يمكن للمروحية الارتفاع بسبب شدة الهواء |
havanın bir taraftan diğer tarafa sızdığını görmek çok kolay. Ki bunu görmek standart bir otopside çok zordur. | TED | انه من الواضح جداً ان نرى تسرب الهواء من قسم الى آخر والذي يصعب رؤيته في التشريح الاعتيادي |
Sağ ol anne, körüm ya havanın nasıl olduğunu göremiyorum. | Open Subtitles | شكرا يا أمي لأني أعمى ولم أرى الطقس من قبل |
İlk ışık parıltısını görür ve o andan üç gün sonraya kadar havanın nasıl olacağını bilirdi. | TED | انه يرى اول بصيص من الضوء وهو يعلم كيف سيكون الطقس في ال3 ايام القادمة |
Ancak yarın havanın bulutlu olup olmayacağını oldukça yüksek kesinlikte söyleyebilirsiniz. | TED | لكنك تستطيع أن تحدد بدرجة جيدة من الدقة إذا ما سيكون الطقس ضبابيًا غدًا أم لا. |
ve biz, havanın insanları olarak hayattaki dertlerden bıktık usandık artık! | Open Subtitles | و نحن ناس الجو الكثير سئم من المشاكل الموجودة في الحياة |
Taze havanın tadını çıkarmak istiyorum. Benimle tadını çıkarır mısın? | Open Subtitles | أودّ أن أتمتّع بالهواء النقي فهل تودّ التمتّع به معي؟ |
Ancak bahar sonu ve sonbahar başında meydana gelen donlardan hava akımının elverişli olduğu yerler sayesinde sakınmaları ve bu tür yerlerde soğuk havanın alt seviyelere kadar rahatça ulaşabilmesi tepelere büyük bir avantaj sağlamaktadır. | Open Subtitles | تجنباً للربيع البارد ولتمتعها بمواقع ملائمة للتيارات الهوائية .. مايسمح للهواء البارد أن ينساب .. |
Alarma verilene kadar havanın ve yemeklerin tadını çıkarıyordum. | Open Subtitles | كنت أستمتع بالجو و الطعام حتى وجدنا ذلك التنبيه. |
Buradaki yöre sakinleri bu adı vermişler çünkü havanın ve dağların tanrı tarafından tek amacı insanları öldürmek için yaratıldığına inanırlar. | Open Subtitles | الذى أُطلِق بواسطة المحليين هنا لانهم يؤمنون بان المناخ والجبال قد خلقوا بواسطة الإله لأجل غرض محدًد للقضاء على الناس |
İçtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın... ve yediklerimizin bozulmasının başlıca sorumlusu büyük şirketlerdir. | Open Subtitles | الشركات الكبرى هي المسؤولة بالدرجة الأولى عن دمار الماء الذي نشربه ، والهواء الذي نتنفسه والطعام الذي نأكله |
Yanımda yat ve güneşin, güzel havanın tadını çıkart. | Open Subtitles | ارقدي بجانبي وتمتعي بالشمس والطقس اللطيف. |
Şimdi odadaki havanın tamamen bedava olduğunu biliyoruz, çokça bulunuyor ve halihazırda yüzde 21 oksijen. | TED | نعلم أن هواء الغرفة مجاني، ووفير، ويحتوي على 21 في المئة من الأوكسجين. |
Bu sabah havanın hafif gök gürültülü olacağı söyleniyordu? | Open Subtitles | النشرة الجوية قالت بأنها ستكون مجرد عاصفة رعدية مُعتدلة |