Ve bu bizim için hayatımızdaki bu gücün bir çeşit uyanışı. | TED | ولذلك كان في الأمر نوع من إيقاظ هذه القوة في حياتنا. |
Biz sadece evrenin bize hayatımızdaki olumsuzluklardan kurtulmamız için verdiklerini kulanıyoruz. | Open Subtitles | نأخذ فقط ما منحنا الكون لنتخلص من القوى السلبية في حياتنا |
Bu özünde bizim hayatımızdaki şeylerle olan ilişkimizin değişimi. | TED | إنه في الأساس تحول رئيسي في علاقتنا مع الأشياء المحيطة بنا في حياتنا |
İklim değişikliği. hayatımızdaki, çevremizdeki ve gezegenimizdeki stresi azaltmaya çalışıyoruz. | TED | يتغير الطقس ونحاول أن نقلل التوتر في حياتنا الشخصية وفي مجتمعاتنا وفي كوكبنا. |
Pisliklerden değil, hayatımızdaki güzel şeylerden bahsetmeliyiz. | Open Subtitles | اللحظات الجميلة القليلة بحياتنا لا السيئة |
Ve onu gördüğüm zaman -- şoka uğradım, korkunç bir şok, ve kelimenin tam anlamıyla hayatımızdaki en kötü patlama olmasına rağmen, biz intikam yanlısı olmadık. | TED | و عندما رأيته و بالرغم من الصدمة الصدمة المريعة و الانفجار المريع في حياتنا ,حرفيا لم نكن انتقاميين |
Ben ve tabii ki hepimiz, hayatımızdaki bu büyük kararlardan oldukça sorumluyuz. | TED | .. انا . .و جميعنا اليوم مسؤولون عن معظم القرارات الكبيرة التي تواجهنا في حياتنا |
Şimdi bunun günlük hayatımızdaki etkilerini bir düşünün. | TED | الان فكرو في التاثير الذي سوف يطرأ على حياتنا اليومية |
Doğruyu gerekli olduğu zaman kullanıyoruz, bazen çok iyi nedenler için, bazen de yalnızca hayatımızdaki boşlukları anlamadığımız için. | TED | نحللها على أساس الحاجة، أحيانا لأسباب جيدة جدا، وأحيانا أخرى لآننا لا نفهم الفراغ في حياتنا. |
hayatımızdaki tek değişmez şey değişimdir. | TED | الشيء الوحيد الثابت في حياتنا هو التغيير. |
Böylece, o zaman, ikonlar hakkındaki abartıyı, ve Diana ve Marilyn'i ve ünlülerin hayatımızdaki önemini keşfediyordum. | TED | لذا كنت اتفحص, في الوقت, المغالاة في الرموز, وديانا و مارلين, واهمية المشاهير في حياتنا |
Beckett bize, tıpkı günlük hayatımızdaki şeyler gibi sahnedeki dünyanın da her zaman anlamlı olmadığını hatırlatır. | TED | بيكيت يذكرنا بأن، مثل حياتنا اليومية، عالمَ المسرح ليسَ منطقيًا بشكل دائم. |
ama bana doğru yaptık gibi geliyor, çünkü hiçbir başarı veya hedef bizi hayatımızdaki zor zamanlar kadar değiştiremez. | TED | لكنني أشعر بالرضا التام؛ لأن أصعب لحظات حياتنا تُغيّرنا أكثر من أي هدف قد نحققه. |
Günlük hayatımızdaki zorluklar da bazen aynı şekilde yineleyici ve saçma görünse de onları kendimizin olarak benimseyerek önem ve değer veriyoruz. | TED | وحتى لو بدت الصراعات اليومية في حياتنا متكررة وساخرة بنفس القدر أحيانًا، فإننا وبتقبلها، لا نزال نولها أهمية وقيمة. |
O yüzden son beş yıldır bir işletme ve psikoloji profesörü olarak ekranların hayatımızdaki etkisi üzerine çalışıyorum. | TED | لذلك على مدى السنوات الخمس الماضية، كأستاذ في مجال الأعمال وعلم النّفس، كنت أدرس تأثير الشاشات على حياتنا. |
Serginin en önemli konularından biri - bugün hayatımızdaki tüm diğer şeyler gibi, buna birçok farklı noktadan bakabiliriz, ve farklı seviyelerden. | TED | واحده من أهم المواضيع في العرض، كما تعلمون كأي شئ في حياتنا اليوم نستطيع أن نراها من عدة وجهات نظر مختلفة وعدة مستويات |
Ama çoğumuz ölümü kabullenmeyi, onun için plan yapmayı ve hayatımızdaki önemli kişilerle onu tartışmayı istemeyiz. | TED | لكن معظمنا لا يريدُ تقبّل الموت، لا نرغبُ في التخطيط له، ولا نريد نقاش الموت مع أهم الأشخاص في حياتنا. |
Seks hayatımızdaki rolumün sıradanlaştırılmasını duyduğum için şaşkınım. | Open Subtitles | انا مندهشه لسماعك تقلل من دوري في حياتنا الجنسيه |
Sonunda hayatımızdaki her şey düzene girdi. | Open Subtitles | أخيراً كل شئ في حياتنا متوازن بشكل مثالي |
Gördünüz çocuklar. hayatımızdaki büyük şeylere neden olan bir sürü küçük şey vardır. | Open Subtitles | والآن بما أنكما فهمتموها ، فإن الأسباب الصغيرة هي" "سبب حدوث الأشياء الكبيرة بحياتنا |
- hayatımızdaki bu yeni bölüm için heyecanlıyım. | Open Subtitles | وأَنا فرح بخصوص هذا الفصل الجديد في حياتِنا |
Tanrım, hayatımızdaki tüm nimetler için sana şükranlarımızı sunuyoruz. | Open Subtitles | نحمدك يا الله لكثرة نعمك علينا |
Bu hayatımızdaki en önemli görev olabilir. | Open Subtitles | ربما كان هذا أكبر تحدي لنا علي الإطلاق |