Yaşlı Adam: Bunun hayatınızın sıradan bir günü olduğunu mu düşünüyorsunuz? | TED | رجل مسن : تعتقد أنه مجرد يوم آخر في حياتك ؟ |
hayatınızın bu pakete bağlı olduğunu hayal edin, Afrika'da bir yerde ya da New York'ta, Sandy kasırgasından sonra. | TED | تخيل إن كانت حياتك تعتمد على هذه الرزمة، في مكان ما في أفريقيا أو في نيويورك، بعد إعصار ساندي. |
Öğrenme sürecinde bir plan geliştirirseniz o ekstra zamana ihtiyacınız olmaz çünkü bunlar günlük hayatınızın bir parçası olur. | TED | لو وضعت خطة لعملية التعلم، لن تحتاج إلى إيجاد المزيد من الوقت، لأن ذلك سيصبح جزءًا من حياتك اليومية. |
Günün her saati, hayatınızın her günü, ölüm döşeğine girene kadar. -ki bu normalde olacağından 10 yıl daha sonra olacak- | TED | كل ساعة من اليوم، وكل يوم في حياتكم وصولا الى فراش الموت الخاص بكم والذي سيكون بعد عشر سنوات من المتوقع |
Eğer boruyu tamamlayamazsanız hayatınızın altı ayını boşa harcamış olursunuz. | Open Subtitles | و إذا لم تكملوها فقد اضعتم ستة شهور من حياتكم |
hayatınızın önemli ölçüde tehlike altında olduğuna inandığımı belirtmek isterim. | Open Subtitles | يجب أن أقنعك بأننى أعتقد أن حياتك فى خطر كبير |
El yazınıza güvenmeyi öğrenmelisiniz. Bu hayatınızın önemli bir kısmı haline geliyor. | Open Subtitles | يجب أن تتعلم أن تثق بخط يدك سيصبح جزءاً هاماً من حياتك |
Kısacası, bu zaman dilimi boyunca Tanrı'yı hayatınızın merkezine alıyorsunuz. | Open Subtitles | أنت بالفعل تجعل الله فى مركز حياتك خلال تلك الفترة |
Hayır, beş saati sizin sanat koleksiyonunuzu pahalı arabalara olan ilginizi hayatınızın en travmatik anları hariç her şeyi tartışmaya harcadık. | Open Subtitles | لا قضينا 5 ساعات في مناقشة مجموعتك الفنية و إعجابك بالسيارات الغالية و كل شئ ما عدا اللحظات المؤلمة في حياتك |
Sizin hayatınızın, benim için Shaw'unkinden daha değerli olduğunu mu düşünüyorsun? | Open Subtitles | هل تتخيل أي شخص في حياتك أثمن لدي من شاو ؟ |
Ama hayatınızın en büyük kararıyla yüzleşip bir yere varamamak kadar kötüsü yoktur. | Open Subtitles | لكن لا شيء أسوأ من مواجهة أهم قرار في حياتك بلا الوصول لنتيجة |
Ve bunu söylemediğiniz sürece hayatınızın geri kalanında huzur bulamayacaksınız. | Open Subtitles | ،وأعتقد أنه ما لم تذكر ذلك فستنتابك الوساوس لبقية حياتك |
Böylece hayatınızın en büyük gününe siz de ortak olabilirsiniz. | Open Subtitles | لذا بأمكانك ان تشارك في ذلك اهم يوم في حياتك |
hayatınızın tehlikede olduğunu düşünüyoruz. Buraya polis koruması ister misiniz diye sormaya geldim. | Open Subtitles | ولدينا سبب للإعتقاد أنّ حياتك في خطر، وإنّي هُنا لأعرض عليك حماية الشُرطة. |
hayatınızın bir salisede değişebileceğini söylerler. | TED | قيل قديماً أن حياتك قد تتغير في جزء من الثانية |
Yoksa hayatınızın kalan kısmını Blair gibi puştlarca tecavüze uğrayarak mı geçirmek? | Open Subtitles | لكن إن أردتم تبديد حياتكم ' ' فعليكم بالاستئساد والاغتصاب مثل بلير |
Siz çocuklar bugün kazandığınız ikramiyelerle kendinize ait adanız olacak ve hayatınızın geri kalanında margarita içerek sarhoş olacaksınız. | Open Subtitles | مع المكافأة التي حصلتم عليها اليوم أيها الأطفال ستكونون على جزيرتكم الخاصة ثملين من المارغاريتا لما تبقى من حياتكم |
Finn muhtemelen bunun hayatınızın en önemli anlarından olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | ما كان ليقوله فين هو هذا الوقت من حياتكم الآن |
Muhtemelen farkında değilsiniz ama bu arkadaşlıkları hayatınızın sonuna kadar sevgiyle hatırlayacaksınız. | Open Subtitles | ربما لا تدركون ذلك ولكن هذه الصداقات التي ستعتزون بها لبقية حياتكم |
Glu glu yapmayın, yoksa hayatınızın sonuna dek dondurma göremezsiniz! | Open Subtitles | توقفا عن الصياح هل تسمعان؟ وإلا لن تريا البوظة طيلة حياتكما |
hayatınızın en büyüleyici dilimine hoş geldiniz. | Open Subtitles | و أهلاً بكم إلى أكثر الأوقات روعة بحياتكم |
Yani bu büyük kalori alımına rağmen hayatınızın sonuna kadar sıfır beden olacaksınız. | Open Subtitles | لذا رغم حاجتكِ لكميات هائلة من السعارات الحرارية فستبقين طول حياتكِ نحيفة |
Bana da evlilik hayatınızın samimi ayrıntılarını gözlemleme fırsatı verecek. | Open Subtitles | وسيتيح لي الفرصة لأراقب عن كثب التفاصيل الحميمة لحياتك الزوجية |
Yabancılarla konuşurken, günlük hayatınızın veya hayatlarının beklenen anlatılarına güzel aralar veriyorsunuz. | TED | عندما تتحدثون إلى الغرباء، فإنكم تصنعون مقاطعات جميلة في السرد المتوقع لحياتكم اليومية ولحياتهم. |
Hazır olun çocuklar. Perde kalkınca hayatınızın gösterisini göreceksiniz. | Open Subtitles | استعدوا اولاد عندما يرفع هذا ستاخذون صوره عمركم |
Çünkü iyi insanlar olduğunuzu, hayatınızın bir değeri olduğunu düşünüyorsunuz. | Open Subtitles | لانه كلم تعتقدون انكم أناس طيبون أن حيواتكم تستحق شيئا ما |
Onu her şeyin, geleceğinizin, hayatınızın üstünde tutarsınız. | Open Subtitles | وتضعها في مقدمة كلّ شيء كمستقبلك وحياتك كلّ هذا |