Sadece bilmeni istiyorum bu durumdan hiç de hoşnut değilim. | Open Subtitles | لذا، أردتكِ فقط أن تعرفي بأنّي لست سعيداً حيال هذا. |
Bu şartlar ışığında, eşinizi geri istemekten hoşnut olmayacağınızı mı anlamalıyım? | Open Subtitles | هل أفترض أنك لن تكون سعيداً باستعادة زوجتك في ظل ظروف كهذه؟ |
Onlardan tamamen kurtulmuş değiliz henüz. Durumdan pek hoşnut olmasalar gerek. | Open Subtitles | لم نتخلص منهم بعد لا أعتقد انهم سيكونوا سعداء |
Seni hoşnut tutup kirli çamaşırlarını temizletiyor. Çarşaf yerine paralar. Ucuza çalışıyorum. | Open Subtitles | يجعلك سعيدا و تقوم بعمل المغسلة للأموال و ليس الملابس |
Bir mahkumun kaza sonucu ölümüne yol açmış olmaktan hiç hoşnut değilim. | Open Subtitles | لستُ مسرورة لتسبّبى بقتل ذاك المحكوم المضطرب |
Hiç düşünebilir miydin benim bu kadar hoşnut olabileceğimi? | Open Subtitles | هل كنت تظنين أن سأكون راضية بهذا الشكل ؟ |
Niye hiç olduğun yerden hoşnut olmuyorsun? | Open Subtitles | كيف لك أن لاتكون راضياً أبد بأينما تكون؟ |
O kırık tabağı boğazına dayadığımda seni ölüme terketmekten hoşnut gibiydi. | Open Subtitles | لأنني عندما كنت أشد ذلك الصحن المكسور على عنقك بدا مسروراً لمجرد تعرضك للموت |
Onu bırakabilirlerdi. Jimmy'yi hoşnut etmek isterler. | Open Subtitles | عليهما تركه يفعل مايريد يجب أن يبقياه سعيداً |
Büyük baban buradan bir cadıyla ayrıldığını duymaktan pek hoşnut olmazdı, öyle değil mi? | Open Subtitles | جدّك لن يكون سعيداً بتركك هنا مع ساحر، صحيح؟ |
Yönetim Kurulu'nun birleşmeden pek hoşnut olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنّ مجلس الإدارة لم يكن سعيداً منذ الإندماج |
Hayranları Tommy Gunn'ın Rocky'yi bırakmasından hoşnut görünmüyor. | Open Subtitles | يبدو أن الجماهير غير سعداء بترك طومى غن لروكى بالبوا |
Gezegenimiz acı çekiyordu... ozon ile ve de yağmur ormanları ve... yaşamlarından hoşnut olmayan bir sürü insan. | Open Subtitles | كوكبنا يعانى من الاوزون وامطار الغابات والكثير من الناس غير سعداء فى حياتهم |
Bak, eğer patronlarına gidip bütün operasyonu ortaya çıkarmakla ilgili tehdit edersek, ondan pek hoşnut olmayacaklardır. | Open Subtitles | ننظر، إذا كان الأمر كذلك نذهب لرؤسائهم ونحن تهدد لفضح على العملية برمتها، انهم لا ستعمل يكون سعداء جدا معه. |
Dileğini duydum Jaq. Durumdan hoşnut değil misin? | Open Subtitles | لقد سمعت أمنيتك جاك أنت ليس سعيدا بما انت عليه |
Bunu söylemekten hiç hoşnut değilim ama korkuyoruz ki Grayson Global artık güvenilmez bir yer. | Open Subtitles | حسنا, أنا لست سعيدا بقول هذا ولكن غرايسون غلوبال تبدو كسفينه لا تريد صعودها |
Kazanırsak, okul yönetimi bundan hoşnut kalacaktır. | Open Subtitles | برأيي إذا فزنا بالمسابقة ستكون الإدارة العامة مسرورة |
Dışişleri Bakanlığı kayıtlarından hoşnut olmasaydı ona vatandaşlık vermezdi. | Open Subtitles | إن كانت إدارة الجنسيات غير راضية من سجلاته، لما جنّسته. |
Güvenlik prosedürlerinizden hiç hoşnut değilim. | Open Subtitles | انا لست راضياً عن إجراءات السلامة خاصتكم |
Sovyet Dışişleri Bakanı, diplomatlarından birinin başının arkasından vurulmasından hoşnut kalmamıştır herhalde. | Open Subtitles | وزير الخارجية السوفيتى لم يكن مسروراً أن أحد ديبلوماسييه تلقى رصاصة فى مؤخرة رأسة |
Eğer kendinden hoşnut değilsen kendinle uğraş derler. | Open Subtitles | أنت تعلم أخبرني بعض الاشخاص إن كنت غير راض عن نفسك فعليك العمل على تحسين نفسك |
Bu olanlardan hoşnut değiliz. Yetişkin erkekler böyle davranmaz. | Open Subtitles | لسنا سعيدين بهذا يا أولاد ليس هكذا يتصرّف الرجال الصغار العاقلين. |
Malum varlıklar hoşnut değildi diyelim en azından. | Open Subtitles | بعض المشتركين هناك لم يعجبه ذلك ليقول القليل |
Belki bilimsel bir ateistsiniz ya da bilimsel olmayan bir ateistsinizdir ve Tanrı'ya inanmıyorsunuzdur. Bu durumdan da hoşnut değilsinizdir. | TED | قد تكون عالم ملحد أو ملحد غير علمي، و لا تؤمن بالله، ولست سعيدًا بهذا الأمر. |
Bu sincap sahip olduğu cevizlerle hoşnut. | Open Subtitles | انا سعيد لسماعي هذا هذا السنجاب راضي عن الجوز الذي يملكه |
Babamın işten eve geldiğini görmek, hoşnut bir halde koltuğuna oturması, benim ona kahve yapmam. | Open Subtitles | رؤية أبي عائدا , من العمل , راضيا أن يجلس في مقعده و أنا اعد له القهوه |
Ve bir gün hoşnut olacağımız bir noktaya ulaşacağımızı, asla sorgulamadım. | TED | لم يسبق لي أن شكّكت في ذلك يوما ما، سنصل إلى مرحلة سنكون فيه راضين. |
Tanrım, benden hoşnut olduğunu biliyorum çünkü içtenlikle bana destek olursun. | Open Subtitles | مولاي، أعلمُ أنك راضٍ عني، وذلك لأنكَ تُثبتني على الإخلاص. |