Onların tedavi sürecindeki duygularını ve düşüncelerini içeren gerçek sanat eserleri... | TED | انهم فعلاً قطع فنية تحتوي على أفكارهم ومشاعرهم طوال فترة العلاج. |
İnsanlar için zehirli olan gazları içeren tuzlu alkalik çözeltilerde yaşıyorlar. | Open Subtitles | وتعيش في بيئة ملحيّة قلويّة تحتوي غازات تُعتبر سامة بالنسبة لنا. |
Ben de aynı anda sizin evreninizi içeren bir kutu yarattım. | Open Subtitles | بينما أنا قمت بحماقة مماثلة و خَلقتُ الصندوق الذي يحتوي عالمك |
Burada, bir sömürü içeren, bir resim dosyasının Hex yığınına bakıyorum. | TED | هنا انا انظر الى مكب الهكس لملف صورة الذي يحتوي على تهديد امني |
Çünkü basur, diken ve deniz tuzunu içeren bir tane var. | Open Subtitles | لأنني حصلت على بواسير جميلة تتضمن فرشاة للقوارير و ملح البحر |
Şimdi de sırada İskoçya'nın milli içeceğini içeren son projemiz var. | TED | واسمحوا لي الآن أن انتقل إلى آخر المشروع، الذي يتضمن على المشروبات الوطنية في اسكتلندا. |
Kurgu fotoğraf içeren tüm duygular seçilip çıkartıldıktan sonra bir sistem dahilinde görüntülenebiliyor. | TED | مونتاج تنتج من كل المشاعر التي تحوي صوراً ليتم إستخلاصها وعرضها في شبكة. |
Eski yıkım atıklarından yapılmış cam, moloz, beton içeren tuğlalar var. | TED | هذا في الحقيقة طوب مصنوع من نفايات الهدم القديمة، التي تشمل الزجاج والركام والإسمنت. |
Savaşması için bir yama indirebilirsin ama Truva atını içeren de bu yama. | Open Subtitles | يمكنك تحميل رقعة لمكافحة تشغيله، ولكن هذهالرقعة هي التي تحتوي على حصان طروادة |
Hükümet alt grupları da içeren Ulusal Stok Numaraları kullanır. | Open Subtitles | تستخدم الحكومة أرقام المالية الوطنية والتي تحتوي على مجموعات فرعية |
bu bilgiyi içeren çok güzel bir molekül. | TED | هو تلك الجزيئة الجميلة التي تحتوي على المعلومات. |
içeren bir kağıt bulduklarında, bu düşünceyi ortaya atanın izini sürerlerdi. | TED | تحتوي على فكرة معارضة, بامكانهم تتبع من انشأ تلك الفكرة |
Deney kapsamında karşılaştığım her organizasyon için teknolojiyi de içeren yeni bir şema çizmek zorunda kaldım. | TED | ولذا لكل منظمة التقيت بها من أجل تجربتي، توجب علي أن أرسم مخططًا تنظيميًّا جديدًا يحتوي على التكنولوجيا. |
Sonunda, diğer tümünden arındırılmış maddeyi içeren son kristalizasyon işlemine geldiler. | Open Subtitles | في الماضي، فإنها تصل في بلورة نهائية واحد يحتوي على نتائج مركزة من جميع الآخرين. |
Formül içeren bilgiler bu diskin içinde bulunuyor. | Open Subtitles | هذا القرص يحتوي على المعلومات المتبقية من التركيبة, فقط |
Ben de onlara, DVD filmleri için yaptığım çeşitli açıklama bölümlerini içeren saatler dolusu ses kayıtlarımı gönderdim. | TED | لذا قمت بارسال العديد من الساعات لتسجيلات صوتي تتضمن العديد من ملفات التعليق التي قمت بها على افلام الديفي دي |
Ortada bir şeyleri içeren ve diğerlerini dışarıda bırakan her türden orta derece gerçekler vardır. | TED | هناك كل أنواع الحقائق الوسيطة التي تتضمن بعض الأشياء ويترك أخرى. |
En güçlü silahlar derin nefes almayı ve çevrenizin farkına varıp odaklanmayı içeren egzersiz yapmak ve meditasyondur. | TED | أقوى أسلحتك هي التمارين الرياضية والتأمل الذي يتضمن التنفس بعمق وأن تكون واعياً ومركزاً على ما يحيط بك. |
"takip eden kısmi ama önemli temas bilgilerini içeren personel tavsiye listesi. | Open Subtitles | -لكنى متحيزه للعمل -لكن الشىء المهم فى معلوماتى الشخصيه يتضمن معلومات الأتصال |
Ben yaptım, kağıt kalem ayarlamadan bile önce diğer hepsini içeren gerekli suç. | Open Subtitles | إنها الجريمه الام التي تحوي كل الجرائم بداخلها قضيتساعاتوقتفراغي في تشجيع شبكة عملائي |
Tehlikeli ve korkutucu durumları içeren rüyalar sık sık karşımıza çıkar ve ilkel içgüdü provası teorisine göre bir rüyanın içeriği, o rüyanın amacı için önemlidir. | TED | الأحلام التي تشمل خطورة وتهديد هي حالات شائعة جداً وغريزة بدائية، ونظرية معادة ترى أن محتوى الحلم غرض غير هام |
Kırmızı gelgitin ve kolera... ...cinsi içeren vibriyon... ...bakterilerinin kıyıda ilerlemesi... ...için iki şansı vardır. | TED | هناك نوعان من المد الأحمر التي تصل إلى الشاطئ و بكتيريا في جنس الضمات، الذي يحوي على ضمات الكوليرا داخله. |
Kurbanda fazla parmakları da içeren doğuştan gelen fiziksel bozukluk izleri var. | Open Subtitles | للضحيّة علامات على خلل جسدي منذ الولادة, يتضمّن 4 أصابع زائدة. |
Aslında, ağaç güvesi dışkısı içeren bir tür alüvyon, biraz quartz ve mika bulduk. | Open Subtitles | بالواقع لقد ضربنا على الطمى اللذى يحتوى على فضلات حشره الغجر وبعض الكوارتز والميكا |
Bu şekilde ifade edildiğinde bu durum büyük şirketleri içeren uluslararası yemek sisteminin problemi olmuyor. | TED | ليست هي مشكلة، عند تأطيرها بهذه الطريقة، من نظام أطعمة متعدد الجنسيات يشمل شركات كبرى. |
Altıncı basamakta, o sıradaki yaşantımızda yer alan insan veya insanları içeren çevremize dair düşüncelerimizi belirleriz. | TED | بالدرجة السادسة، نحدد معتقداتنا عن العالم حولنا، بما في ذلك الشخص أو الناس المشاركين بالتجربة هذه اللحظة. |
Ajan Mulder bize FBI gözetim kayıtlarını getirdi bizden iki yıldır bilgi sızdıran bir kaynağın ismini içeren kayıtları. | Open Subtitles | العميل مولدر زوّدنا بتقارير مراقبة للمباحث الفيدراليّة, ملفّات احتوت إسماً, مصدر يسرّب المعلومات لنا لفترة سنتين. |
Otel odasında ispermeçet içeren başka makyaj malzemesi var mı? | Open Subtitles | هل يوجد اى من مستحضرات التجميل بغرفتها تحتوى على العنبرية |
Ne pahasına olursa olsun, istediğini elde etmekle ilgili dizginlenememiş bir tutku ve aldatmayı içeren bir durum. | Open Subtitles | والوضع الذي ينطوي على الخداع، عدم وجود الصراحة، والعاطفة الجامحة |
Son beş ayı içeren bir şey istiyorum. | Open Subtitles | لا لا , اريد شيئا يضم الخمس شهور الماضية |