Dinle, Benim hala birazcık namusum var. Benim için bunu yapıyor olmanı istemem. | Open Subtitles | إسمعي, مازال لدي بعض الأخلاق لا أريدك ِ أن تفعلي هذا من أجلـي |
Sebze bıçakları benim için bunu halletti. | TED | لقد جعلت نحاتين يصنعون هذا من الخضروات لأجلي. |
Benim için ya da çocuklar için bunu değiştirmeye çalışma. | Open Subtitles | لا تحاول تغيير ذلك من أجلى أو من أجل الأطفال |
Eski zamanlardan gelen, neden bir insan için bunu yapayım ki? | Open Subtitles | أيها العتيق, لم ينبغي لي أن أفعل ذلك من أجل بشري؟ |
Yani benim için bunu yapmak zorunda olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أنا أقصد أنت تعلم , لم يكن يجب عليك فعل كل هذا لأجلي |
Eğer benim için bunu yapmak istemiyorsan, söylemen yeterli. | Open Subtitles | إذا لم تكوني تريدين فعل ذلك لأجلي فكل ما عليكِ سوى ان تخبريني بذلك |
Beni uzaktan izlemeni istiyorum. Benim için bunu yap. | Open Subtitles | أريدك أن تـُبقيني داخل إطاري، افعل هذا من أجلي |
Bizim için, bunu bir kalp atışında yaparım, eğer gerçekten özel olduğumuzu düşünürsem. | Open Subtitles | من اجلنا و سوف افعل هذا من قلب لو اعتقدت اننا كنا مميزين بجد |
Dünya için bunu değiştiremem. Bir arkadaş olarak konuşuyorum. | Open Subtitles | لن أغير هذا من أجل العالم أنا أتحدث إليك كصديق. |
Seni korumak için bunu yaptığını söyledi, yoksa kendini öldürtecekmişsin. | Open Subtitles | قال أنه هذا من أجل حمايتك أو أنك كنت ستتسبب بمقتل نفسك |
Eğer bizim için bunu yapmak istemiyorsan o zaman çocuğumuz için yap. | Open Subtitles | إذا كُنتِ لا تودين فعل ذلك من أجلنا فلتفعليها من أجل طفلنا |
Bu yapılabilir. Bunu ekonomik olarak yapabiliriz. Etik olarak bunu yapmamız lazım, yaşam kalitemiz için bunu yapmamız lazım. | TED | إنه في متناولنا. يجب أن نفعل ذلك من أجل الإقتصاد. من أجل الأخلاق. و من أجل حياة أفضل. |
Aktrist olduğun için bunu anlarsın. | Open Subtitles | أنا متأكدة أنك تعلمين ذلك من خلال تجربتك كممثلة |
Sen benim için bunu yaparsan ben de matematik ödevini yaparım. | Open Subtitles | إذا فعلتي هذا لأجلي , ســـ سأحل لكِ واجب الرياضيات , |
Benim için bunu yaptığınız ya ikinizi de çok seviyorum. | Open Subtitles | إنّي أحبّكما كثيراً لدرجة أنّكما ستفعلان ذلك لأجلي. |
Hepsi aynı şeyi söylediler: "Çünkü onlar da benim için bunu yapardı." | TED | فكان أن كانت إجابتهم واحدة: "لأنهم كانوا ليقوموا بذلك من أجلي أيضا." |
Bir araya gelip eğlence için bunu yapan bir grup arkadaş. | Open Subtitles | هؤلاء حفنة رجال يحبّون الاجتماع والقيام بهذا من أجل المتعة |
Geniş çapta bir paniğe yol açmamak için bunu basından gizledik. | Open Subtitles | لقد أبعدنا هذا عن الأنباء لتجنب أية نوع من الذعر المتداول |
Konserin sırasında bir hata olmaması için bunu yemelisin değil mi? | Open Subtitles | يجب عليك أن تأكل هذا حتى لا تجعل أي خطأ يحدث أثناء الأداء ، حسناً ؟ |
Kendine her seyin normal oldugunu kanitlamak için bunu yaptigini söyledin. | Open Subtitles | قلتَ أنك فعلت هذا كي تثبت لنفسك أن كل شئ على مايرام |
Seni seviyorum. İzin ver senin için bunu yapayım. | Open Subtitles | إنّي أحبّك، دعني أفعل هذا لأجلك. |
O yüzden senin için bunu yaptım ve beni bulabilmen için | Open Subtitles | هذا ماذا فعلت هذا بالنسبة لك، وصليت أن تجد، |
Ama anlamayacağını ve kabul etmeyeceğini düşündüğüm için bunu yaptım. | Open Subtitles | لكنني فعلت ذلك لأنني لم أعتقد أنك ستتفهم أو توافق |
Fazla vaktimiz yok. Bu işi yapmak için bunu bu gece yapmamız gerekiyor. | Open Subtitles | أنت لا تمتلك الكثير من الوقت، ينبغي أن نفعل ذلك لكي تعمل الآن |
Bir avuç doğaüstü yabancı için bunu yapmak isteyeceklerini pek sanmam. | Open Subtitles | أشك أنّهم قد يفعلون ذلك لأجل زمرة خوارق غرباء عنهم. |
Üzgün olduğunu biliyorum, altın için seni seçmedik, fakat senin için bunu telafi edeceğim. | Open Subtitles | أعلم إنك مُتضايق لمن نختارك لأجل الذهب، وسأعمل ذلك لأجلك |