Yani burada bunun nasıl işlediğini görmem için bir fırsattı. | TED | لذا، كانت فرصة لي لأرى كيف يعمل هذا المفهوم بالضبط. |
Tam olarak nasıl işlediğini bilmiyorum, kardeşim hediye olarak bu kartı yollamış. | Open Subtitles | لا أعلم تماما كيف يسير هذا الأمرلقد أرسل لى أخى هذه البطاقة |
Ekibim dosyayı inceledi ve fişi buldu, soruşturmanın geri kalanını yaptılar ve başkasının suçu işlediğini ortaya çıkardılar. | TED | فتش فريقي في الملف ووجدناها، وأكملنا بقية التحقيق، واكتشفنا أن شخصًا آخر ارتكب الجريمة. |
Geriye dönüp baktığımda genç aptal bir çocuğun bu korkunç suçu işlediğini görüyorum. | Open Subtitles | انى أنظر الى الماضى عندما كنت صغيرا طفل غبى يرتكب تلك الجريمة الشنيعه |
Sadece kabul sürecinin nasıl işlediğini öğrenmek istiyoruz. | Open Subtitles | فقط أريد أن أعرف كيفية سير عملية التقديم هنا |
Bana nasıl işlediğini gösterdi. O enerji vermiyor. Enerji alıyor. | Open Subtitles | أراني كيف تعمل ،إنها لا تعطيكِ قوة ،بل تأخذها منكِ. |
Gücümün sırf olayların nasıl işlediğini anlamak olmadığının farkında değilsin. | Open Subtitles | وأنت لا تدرك قدرتى ليست فقط معرفة كيفية عمل الأشياء |
Bu sadece basit bir gösteri ama nasıl işlediğini görebilirsiniz. | Open Subtitles | هذا مجرد توضيح تقريبي،يا سيدة المفتش لكنك ترى من خلاله كيف يجري الأمر. |
Sanıyorum ki, o şeyin kendisi üzerinden nasıl işlediğini kesinlikle bilmiyordu. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه كان يعلم تماما كيف كان يعمل من خلاله |
Emir komuta zincirinin ve Enstitü'nün nasıl işlediğini tam olarak bilmem gerekiyor. | Open Subtitles | ولكن أنا بحاجة إلى إبراء الكامل من أجل تقييم كيف يعمل المعهد |
Sistemin gerçekte nasıl işlediğini anlayıp ona göre gerekeni yapar. | Open Subtitles | كيف يعمل النظام حقاً ومن ثم فعل ما هو مطلوب |
Yunanlılar dünyanın neden bu şekilde işlediğini anlamak için mitolojiyi kullandılar. | Open Subtitles | لجأ اليونانيون إلى الأساطير لكي يفسرون لماذا يسير العالم بهذه الطريقة |
Ben bir bölge başsavcısı yardımcısıyım. Sistemin nasıl işlediğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا مساعد مدعي عام لمنطقة وأعرف كيف يسير العمل بالنظام |
Kuralların ne olduğunu ya da bunun nasıl işlediğini tam olarak bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعرف بالضبط ما هي القواعد أو كيف يسير هذا الأمر |
Eh Matmazel, ben çok basit bir adamım, her zaman suçu en bariz kişinin işlediğini düşünmeye meyilliyim. | Open Subtitles | فى الحقيقة اننى رجل بسيط جدا, انا دائما أؤمن ان الرجل الواضح الظاهر, هو غالبا من ارتكب الجريمة |
Bir FBI ajanının, bir D.A.B. profilcisinin cinayet işlediğini mi düşünüyorsunuz? | Open Subtitles | اتظن ان عميلا لللاف بي اي محلل في قسم تحليل السلوك ارتكب جريمة قتل؟ |
Çünkü bu adamın cinsel cinayetler işlediğini biliyoruz onun aynı zamanda bir tecavüzcü olduğunu da düşünüyoruz. | Open Subtitles | لأننا نعرف ان هذا الرجل يرتكب جرائم قتل جنسية ويمكننا افتراض انه كان مغتصبا |
Gerçekten birinin transa geçip bu şekilde cinayet işlediğini ve hatırlamadığını mı düşünüyorsunuz? | Open Subtitles | هل تعتقدين حقاً انه يمكن لشخص دخل في غيبوبة أن يرتكب جريمة قتل كهذه و ألا يتذكر ذلك؟ |
Dünyanın aslında nasıl işlediğini öğrenirlerse, artık batıl inançları olmaz. | Open Subtitles | لن تملأ الخرافات عقلهم إن تعلموا كيفية سير العالم. |
Bugün size yöntemin nasıl işlediğini göstermek için sekiz ile başlayacağm. | TED | واليوم سأبدأ بثمانية حروف فقط لأريكم كيف تعمل هذه الطريقة. |
Görüntüler ilk defa kedinin bu özelliğinin nasıl işlediğini gösteriyor. | Open Subtitles | هذه الصور الأولى من نوعها التي تُظهر أسلوب عمل القطة. |
Nasıl işlediğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف كيف يجري الأمر |
- O cinayetleri kimin işlediğini biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعلم من الذي إرتكب هذه الجرائم |
(teyp) Sistemin nasıl işlediğini, bilginin değerini, nasıl alacağını sana ben gösterdim! | Open Subtitles | عرّفتك مجريـات الأمور في العمل قيمة المعلومات كيفية الحصول عليهـا |
Beyazla gösterilmiş uçuş yörüngesini ve nasıl işlediğini görüyorsunuz. | TED | باللون الأبيض هنا، ترون مسار المركبة، وكيف تسير الأمور. |
NSA ile beş yıl geçirince, dünyanın nasıl işlediğini öğreniyorsun. | Open Subtitles | خمس سنين مع وكالة الأمن القوميّ ستعلّمك كيف يسري العالم. |
Kızımın bir suç işlediğini düşünen bazı insanlar var. | Open Subtitles | يكفي القول بأنه يوجد أشخاص لديهم إنطباع بأن إبنتي قامت بإرتكاب جريمة |
Onların herbiri sanığın cinayeti işlediğini görmüştür. | Open Subtitles | كل منهم يشهد علي قيام هذا المتهم بجريمته الشنعاء |