Ben herhangi bir ilişkilere karşıyım özellikle , diskodan önce doğumamış kişilerle . | Open Subtitles | لا أحبّ العلاقات التي بلا معنى مع شخص لم يولد حتى قبل الديسكو |
Şimdiki problem de, onların devamlı olmayan İnternet ilişkilerini karşılıklı ve anlık sosyal ilişkilere tercih etmeleri. | TED | المشكل أنهم الآن يفضلون عالم الانترنت الغير متزامن على التفاعل العفوي اللحظي في العلاقات الإجتماعية. |
Harika ilişkilere sahip olmak ve güven üzerine ilişkiler kurmak için bildiğimiz şey şu ki, iletişim kurmak zorunda kalacağız. | TED | ونعلم أنه لكي يكون لدينا علاقات رائعة حيث تبنى العلاقات على الثقة، وأنه سيكون لدينا التواصل. |
Bakın efendim, ben size söyleyeyim. iş dünyasında ilişkilere yer yoktur.. | Open Subtitles | انظر يا سيدي لا داعي للعلاقات في مجال العمل الرسمي |
Çok uzun zaman boyunca, ilişkilere basit bir konu gibi davrandık. Ama aslında ilişki becerileri, kazanmanın en önemli ve en zor olduğu şeylerden biri. | TED | لوقت طويل، تعاملنا مع العلاقات باستخفاف، بينما المهارات في العلاقات هي من أهم وأصعب ما نبنيه في الحياة. |
Çünkü ortalıkta, cesur müttefiklerimizle çok iyi sıcak ilişkilere sahip olduğumuz hissiyatı vardı. | Open Subtitles | الوضع الحالى لعلاقاتنا، لأنه كانت هناك حالة من النشوة فى الأجواء خلقه دفء العلاقات المزعوم مع حلفائنا الشجعان |
Uluslararası diplomatik ilişkilere göre hiç bir diplomatik görevli yakalanıp tutuklanamaz resmi kimliği belirlendikten sonra. | Open Subtitles | تحت اعتماد العلاقات الدبلوماسيه لا معتمد دبلوماسي قد يحجز او يُقبض عليه عندما يُثبت هويته |
Büyük olasılıkla dejenere ilişkilere bağlı... | Open Subtitles | العد التنازلي التحذيري للموت الوقت المتبقّي 19: 53 من المحتمل شوّهت العلاقات الإنسانية |
Bizim kurallarımızda kişisel ilişkilere yer verilmez. | Open Subtitles | أوامرنا لا تتغير لتلائم العلاقات الشخصية |
Kestiğim için özür dilerim, ama eğer bize şu anda yardım ederseniz, ülkelerimiz arasındaki ikili ilişkilere katkıda bulunmuş olursunuz. | Open Subtitles | أعذرني يا سيدي , لكن إذا ساعدتنا ستساهم في العلاقات الثنائية بين بلداننا |
Ümit ediyorum ki; ama kesinlikle bir zorunluluk değil; bu durum daha samimi ilişkilere yelken açmamızı sağlayabilir. | Open Subtitles | وهناك امل لأبدأ ولكن الضرورة تتطلب طبيعة العلاقات الحميمة |
Böcekler arasında bu tür yakın ilişkilere sık rastlanır belki de bu ilişkileri geliştirecek çok uzun bir geçmişe sahip oldukları için. | Open Subtitles | هذه العلاقات الوثيقة ذائعة بين الحشرات ربما لأنه مضى عليهم وقت طويل ليطوّرونها. |
Stajyerlerle gayrıresmi ilişkilere girmeni yasaklıyorum. | Open Subtitles | أنا منعتك من العلاقات الشكلية مع المتدربين |
Bence bu kötü ilişkilere girmemizin bir sebebi var. | Open Subtitles | أتعرفين، أننا نمر بهذه العلاقات السيئة لسبب |
Etrafımdaki tüm ilişkilere baktığımda, ezelden beri sürenler olsun, yeniden ateşlenenler olsun, yeni başlayanlar olsun, bir şeyi fark ettim: | Open Subtitles | بينما كنت أنظر إلى كل العلاقات حولي بعضها مستمر منذ مدة طويلة وعادت حرارة العاطفة إلى بعضها |
Bu demek oluyor ki, ticarete, herhangi türden ilişkilere son verilecek. | Open Subtitles | وهذا يعني لا مزيد من التجارة ، ولا مزيد من العلاقات من أي نوع |
Neden Halkla İlişkilere adam koyduklarını sanıyorsun? | Open Subtitles | لماذا إذا وضعوه في العلاقات العامة برأيك ؟ |
Konu ilişkilere gelmişken merak etmeden duramıyorum neler yüzünden kavga ediyoruz? | Open Subtitles | عندما يأتي الأمر للعلاقات سألت نفسي، لماذا نتشاجر؟ |
Diğer uygunsuz ilişkilere gelince, | Open Subtitles | أما بالنسبة للعلاقات الغير مُلائمة الأخرى |
Tüm müdürlüğün üstüne çıkmaya başladığımda hemen onu dargınlıklar ve onun iyi giden ilişkilere kaçınılmaz zararları izliyor. | Open Subtitles | ثم سرعان ما سيبدأ الكسوف القسم بأكمله و الإستيلاء و الضرر الذي لا مفر منه لعلاقات العمل التي ستأتي سريعًا |
Bu nedenle yönetim birimleri arasındaki ilişkilere, kamu sektörüne gelince mücadelenin önemini anlıyoruz. | TED | لذلك نفهم أهمية الصراع حينما يتعلق الأمر بالعلاقات بين أفرع الحكومة، في القطاع العام. |
Tüm programı evlilik dışı ilişkilere ya da sapkın cinsel denemelere ayırmayı falan. | Open Subtitles | وتكريس البرنامج لمن لديهم علاقات خارج الزواج أو لمن لديهم ممارسات جنسية ضالة |