| Ajan Bir Kraliyet Mücevherlerini çalmak için bir entrika döndüğüne inanıyordu. | Open Subtitles | الآن, العميل واحد كان يؤمن بأنه يوجد مؤامرة لسرقة المجوهرات الملكية |
| Kurbanlarının pislikle dolu olduğuna ve dünyayı onların kirinden arındırdığına inanıyordu. | Open Subtitles | يؤمن بأن ضحاياه مليئين بالقذاره. وأنه كان ينظف العالم من قذارتهم. |
| Her ne olursa olsun, bir uçağı yok etme gücüne sahip olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | ضد كل الأسباب هو آمن أنه . لديه القدرة ليدمّر طائرة |
| Sadık bir Protestan olsa da Erzebet pek çok sapkın teoriye inanıyordu. | Open Subtitles | كان يوجد بروتستانت مخلصين. آمنت ارشبت بالكثير من النظريات الهرطقية |
| Öz annen inanmazken, o sana inanıyordu. | Open Subtitles | انهـا اؤمنت بك عندمـا والدتـك لم تؤمن بـك |
| Kullandığı uyuşturucunun, tanıdığı herkesin zihnine girmesini sağladığına inanıyordu. | Open Subtitles | وه، إعتقد الذي المخدّرات أخذه داخل العقول اللاشعورية |
| Ayrıca, bir kadının rahminin, vücutta dolaşıp hastalığa neden olabilecek, canlı bir hayvan olduğuna inanıyordu. | TED | أيضاً كان يعتقد أن رحم المرأة هو حيوان حي والذي يمكنه التجول في جسدها وأن يسبب لها الأمراض. |
| Baban, küresel salgının gün yüzüne çıkacağına inanıyordu. | Open Subtitles | الوباء العالمي الذي ظن والدك أنه على وشك الحدوث |
| Çünkü hareket ile özgürlük ve gelişimin geleceğine inanıyordu. | TED | لانه كان يؤمن ان قابلية التنقفل يجلب الحرية والانجاز. |
| Başka bir deyişle, Charles Darwin grup seleksiyonuna inanıyordu. | TED | وبعبارةٍ أُخرى ، كان تشارلز داروين يؤمن بالانتقاء الجماعي. |
| - Baban inanıyordu. Ve oğlu olduğun için, senin için bunun bir anlamı olmalı. | Open Subtitles | والدكَ آمن بذلك ، و طالما أنتَ ولده فيجب أنّ يعني هذا لكَ شيءً. |
| Eski Yunanlılar, Tanrıların insanı kilden yarattığına inanıyordu. | Open Subtitles | آمن اليونانيون القدماء بأن الآلهة قدّ شكلت الإنسان من الطين |
| Bütün çağdaşları gibi, prensipte hava sisteminin benim güneş sistemimden farksız olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | وكغيره من العاصرون فقد آمن بالقاعدة التى تقول أنه ما دام الطقس لا يختلف عن تلك الألة |
| Bu kadın teröriste ve onun davasına inanıyordu. | Open Subtitles | .. آمنت هذه المرأة في أخلاق الإرهابيّ .. وفي قضيّته |
| Ve siz iki kardeşin ancak bu düğünle bir araya geleceğinize inanıyordu. | Open Subtitles | وكانت تؤمن بأن.. هذا الزواج سيجمعُ شملكما |
| eğriliğin etrafını bir kez görebilirsen başladığın yere döneceğine inanıyordu. | Open Subtitles | ديكير إعتقد بأنه إذا امكنك أَن ترى حول المنحنى كله فستعود لنقطة البداية و ستشاهد نفسك |
| Fikirlerinin Tanrı'dan bir armağan olduğunu düşünüyor yada inanıyordu. | Open Subtitles | لقد أدرك أو كان يعتقد بأن أفكاره كانت هبة من الرب. |
| Malestrazza, bu binanın sonsuza dek ayakta kalacağına inanıyordu. | Open Subtitles | ماليسترازا ظن أن هذا المبنى سيبقى للأبد |
| İyi rosto pişirmemin, iyi koca bulmama yardımcı olacağına inanıyordu. | Open Subtitles | كانت مقتنعة بأن طهي اللحم بطريقة مناسبة سيساعدني على إيجاد الزوج المناسب |
| O adamın gerçekten cazı icat ettiğine inanıyordu. | Open Subtitles | لقد صدق حقاً ان هذا الرجل هو مخترع الجاز |
| Gezegeninizin halkı Dünya'nın düz olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | إنّ أناس كوكبكم آمنوا ذات يوم أن عالمكم مُسْتوٍ. |
| Bazen bir çözüm bulmak için gözdağı vermek gerektiğine inanıyordu. | TED | كان مؤمناً بأنه أحياناً يتوجب عليك أن تمثل تهديداً حتى يتم إيجاد الحل. |
| Sana inanıyordu. İleride başına büyük şeylerin geleceğini düşünüyordu. | Open Subtitles | لقد وثق بقدراتك لقد ظنّ بأنكَ ستتصدّر أموراً عظيمة |
| Hayır ama sevdiği kişiyle konuştuğuna inanıyordu. | Open Subtitles | لا ، كان مقتنع بأنه يتحدث مع الشخص الذي يحبه |
| Fakat çoğu meslekdaşı, onun bu arayışının yanlış yönde olduğuna ve artık en güzel günlerinin geride kaldığına inanıyordu. | Open Subtitles | لكن أغلب زملاؤه اعتقدوا أن مسعاه قد ضُلل وأن أفضل أيامه أصبحت حقيقةً خلفه |
| Dünyanın, evrenin ortasında olduğuna inanıyordu ve herkes ona çok zeki olduğu için inandı. | Open Subtitles | إعتقدَ بأنّ الأرضَ كَانتْ مركز الكونِ، وكُلّ شخص إعتقدَه، لأنه كَانَ ذكيَ جداً. |