Ancak babasının her zaman inandığı iyi bir temel kural vardı. | Open Subtitles | على أية حال, قاعدة جيدة كان ,و الده دائماً يؤمن بها |
Bir savaşçı bunu asla yapmaz işte. İnandığı şey uğruna ölümüne dek savaşır. | Open Subtitles | اسمع، المحارب لا يفعل ذلك أبداً هو يقاتل حتى الموت، لشيءٍ يؤمن به |
Hiç onun biçimsizleştirildiği ihtimali üzerine düşündün mü? Veya biçimsizleştirildiğine inandığı üzerine? | Open Subtitles | هل فكرت في احتمالية أن يكون مشوهاً أو أنه يؤمن بكونه مشوهاً؟ |
Sen beni popodan ağza konusunda inandığı gerçekleri değiştirmediğim için beni peçete doldurmak zorunda bırakıyorsun. | Open Subtitles | تجعلينى أهتم بالمفارش لأن عائلتى تؤمن بالأفعال القذره |
Evet, o zaman da böyle düşünüyordun. Safının inandığı her şeyden nefret ederdin. | Open Subtitles | أجل، كان لك نفس الرأي عندئذٍ، إنّك كرهت كلّ ما آمن به فريقك. |
Herkes ona inandığı ve güvendiği için, onlar da gemileri görür. | Open Subtitles | و لأن الجميع يثقون و يؤمنون به هم أيضاً رأوا السفن. |
Kimin neye inandığı önemli değil. Bu oldu. | Open Subtitles | لا يهم ما يعتقده الناس,لكن هذا ما حدث فعلا |
Eğitim, laik dünyanın gerçekten inandığı bir alan. | TED | التعليم هو مجال يؤمن به العالم العلماني |
Bu arada, bugün çoğu Amerikalı'nın inandığı şey bu. | TED | وبالمناسبة، هذا ما يؤمن به أكثر الأمريكان اليوم. |
İnsan, inandığı şey için savaşmalı. | Open Subtitles | يجب على المرء أن يحارب من أجل ما يؤمن به |
İnsanların nelere inandığı anlatıyorum. | Open Subtitles | لست أتكلم بكلام الكهنة بل أتكلم عمّا يؤمن به الناس |
Unvanını, topraklarını, inandığı her şeyi terk etti. | Open Subtitles | لقد تخلى عن لقبه , وأرضه وكل شيء كان يؤمن به |
İnandığı birşey için savaşıyor. | Open Subtitles | أنا أفضّل أن أحظى برجل يلتزم بما يؤمن به |
Hayır, kendinden çok daha büyük bir şeye inandığı için mutlu olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لا، تقول أنها تسعد أكثر عندما تؤمن بمن هو أكبر منها |
Heyecan verici bir adamın, sanatına inandığı bir sanatçının sevgilisiydi. | Open Subtitles | كانت حبيبة رجل مثير للاهتمام فنان كانت تؤمن به |
O terörizmi olduğu gibi bağırarak söylerdi sadece suçluyu değil aynı zamanda inandığı ve çabaladağı şeylere karşı, edebe aykırı kötü örnekleri de. | TED | سيسمي اﻹرهاب بما يستحق تسميته، ليس إجراما فحسب بل مهزلة فاحشة .لكل ما آمن وعانى من أجله. |
Herkes aynı hayal ürününe inandığı sürece herkes aynı kurallara uyar ve itaat eder, aynı kalıplar ve aynı değerlere. | TED | وطالما آمن كل واحدٍ بنفس الخيال، فكل واحدٍ عندها سيذعن ويتبع نفس الأحكام، نفس السنن، ونفس القيم. |
Yaşayan en büyük bilim insanları radyum'un varlığına inandığı sürece diğer düşüncelerin pek önemi kalmıyor. | Open Subtitles | طالما أعظم عالم المعيشة يؤمنون وجود الراديوم ما الأفكار الأخرى لا يبدو أن هذه المسألة. |
Bu pek çok insanın inandığı bir senaryo. | Open Subtitles | هذا هو السيناريو الذي يعتقده الكثير من الناس |
Kız bana inandığı için havada uçabildim. | Open Subtitles | يما أن الفتاة آمنت بي كنت قادر على الطيران في الهواء |
Belki herkesin inandığı tek şey de olabilir. | Open Subtitles | وربما هذا أيضاً هو كل ما يصدقه الجميع. |
Bana kaç kişinin bir zamanlar rahiplere inandığı için geldiğini bilseniz şaşırırdınız. | Open Subtitles | ستندهشون بعدد المرضى الذين يأتون إلي لأنهم في وقتٍ ما آمنوا بقسيس |
Bir süper kahraman, inandığı şey uğruna ölmeye hazır olmalıdır. | Open Subtitles | البطل الخارق يجب أن يكون مستعدًا للموت في سبيل معتقداته. |
Simon, eğer Nelson Mandela, inandığı şeyi savunmamış olsaydı, şu anda nerede olurduk? | Open Subtitles | سايمون, لو لم يقف نيلسون مانديلا مع مبادئه, فأين سنكون الآن؟ |
Ondan tek istediğim sana inandığı gibi bana da inanmasıydı. | Open Subtitles | كل ما كنت أريده هو أن تؤمن بي بطريقة إيمانها بكِ. |