Şu an, anne ve babasını gerçekten çok hasta olduğu için yarın okula gidemeyeceğine inandırmanın bir yolunu bulmaya çalışan bir öğrenci var bir yerlerde. | TED | في هذه الأثناء، هناك تلميذ يحاول اختلاق طريقة لإقناع والديه بأنه مريض جدا ولا يستطيع الذهاب إلى المدرسة غدا. |
Jüriyi inandırmanın tek yolunun gerçek olarak söylediğimin aslında bir yalan olması gerektiğini söylediler. | Open Subtitles | لقد قال أنها الطريقة الوحيدة لإقناع القاضي أنني أقول الحقيقة هي أن أكذب |
Babasını, kaçırıldığına inandırmanın tek yolu buymuş. | Open Subtitles | قالت أنّها الطريقة الوحيدة لإقناع والدها أنّها قد تعرضت للإختطاف. |
Steve, insanları eğlenmemenin hem ironik, hem eğlenceli olduğuna inandırmanın ironik bir biçimde eğlenceli olmadığını öğrenmişti. | Open Subtitles | ستيف كان يكتشف انه اقناع الناس بأن بأن لا يستمتعوا بأنه ليس فقط سخرية ,بل هو حقاً ممتعاً كان غير ممتعاً |
Evet, olmadığın bir şey olduğuna kendini inandırmanın ne kadar kolay olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | نعم , انا اعلم كم هو سهل اقناع نفسك , بأنك شيء وانت لست بهذا الشيء |
Hastalar ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini suçlu olmadığına inandırmanın akla uygun kılınacak bir yolunu buluyorlar. | Open Subtitles | أيّاً كان ما يفعله المرضى، فهميجدونطريقةلعقلنته... لإقناع أنفسهم بأنّهم غير مُلامين. |
Beyni, tam bir rüya-anı halinde olduğuna inandırmanın yollarını. | Open Subtitles | طرق لإقناع العقل بأنه يواجه حقاً ما قد تم إختباره ( حالة ( الأحلام و الذاكرة. |