Blawker'in haftalık anketini gördünüz mü bilmiyorum insanların sadece %13'ü onunla birlikte olmam gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | لا أعلم إذا رايت استطلاع بلاوكيرز الاسبوعي ولكن 13٪ فقط من الناس يعتقدون أنني يجب أن أكون معه |
İnsanların sadece yüzde dördü partnerlerine karşı tamamen dürüsttür. | Open Subtitles | أربعة بالمائة فقط من الناس صادقين تمامًا مع شركائهم |
İnsanların sadece yüzde ikisi eşleriyle halka açık yerlerde tanışır. | Open Subtitles | 2% فقط من الناس يلتقون بشركائهم في الأماكن العامة |
İnsanların sadece uyuşturucu ihtiyaçları olduğunda aramalarından nefret ederdim. | Open Subtitles | كنت اكره ذلك عندما فقط الناس يتقربون لي عندما يحتاجون لي |
Çünkü tohum, bitki olgunlaştıktan sonra sapta kalıyor, bu da insanların sadece daha fazla tahıl toplayacağı değil aynı zamanda işlemeye başlayabileceği anlamına geliyordu. | Open Subtitles | لأن البذور تمَكَثَ في الساق بعد نضجها، ويعني ذلك أنه ليس فقط الناس الذين يعيشون هنا يستطيعون جمع المزيد من الحبوب، يمكنهم أيضًا أن يبدءوا في زراعته. |
Diğeri, insanların sadece güvende hissetmelerini sağlayıp farketmemelerini ummak. | TED | أو الثانية، يسطيعون أن يجعلوا الناس فقط يشعرون بالأمان و التمني بأنهم لن يتنبهوا. |
Evrendeki tüm yerlerden, insanların sadece Dünya'da yaşadıkları, sadece Dünya'da yaşayabileceği beni rahatsız etmiyor. | TED | لم يفتني أنه من بين كل الأماكن في الكون، يعيش الناس فقط على الأرض. يستطيعون فقط العيش على الأرض. |
Biz sadece insanların sadece izin verdi. | Open Subtitles | ونحن نفعل فقط الناس تباطأ فقط. |