Sana bir iyilik yapma fırsatı vereceğim. | Open Subtitles | سوف اعطيك الفرصة لعمل الخير على سبيل التغيير. |
Sana göre bu bir iyilik yapma fırsatı. | Open Subtitles | بالنسبة لك هذه فرصة لعمل الخير |
(Gülüşmeler) Pekâlâ, gözlenebilirlik harika fakat hepimiz iyilik yapma fırsatını es geçen insanlar görmüşüzdür. | TED | (ضحك) حسناً إذاً، الملاحظة عظيمة، ولكن جميعنا نعلم، وقد رأينا أشخاصًا يضيّعون فرصًا لعمل الخير. |
- Peki, baba ciddiyim. Bize iyilik yapma. | Open Subtitles | حسنـاً، جدياًّ، أبـي لاتسدي إلينا أي معروف |
Şey, eğer bu senin nezaket anlayışınsa bana iyilik yapma. | Open Subtitles | حسنًا,إذا كان هذا هي طريقتك لإظهار الرجولة لا تفعل لي أي معروف |
Vermek ve iyilik yapma kültürü | TED | ثقافة العطاء و عمل الخير |
ABD'de, iyilik yapma yaklaşımımız yani hayırseverlik dediğimiz şey ciddi bir gelişim göstermemizi engelliyor. | TED | في الولايات المتحدة، فإن منهجنا في عمل الخير أو ما يدعى بالـ"عمل خيري"، قام في الحقيقة بإعاقتنا عن القيام بإنجاز حقيقي. |
- ...bu iyilik yapma isteği... | Open Subtitles | -فالحاجة لعمل الخير قد تدفعه ... |
- Peki, bana hiç iyilik yapma sen. - Sen getirdin! | Open Subtitles | حسناً لا تقدم لي أي معروف لقد فعلت |
Walker'a güvenli bir yer için anlaşmaya çalışıyorum, onların banka gizliliğini zorladığımızdan beri ama İsviçreliler bize iyilik yapma havasında değiller. | Open Subtitles | أنا أحاول أن أتفاوض على ملجأ لـ(والكر)، لكن السويسريين ليسوا في مزاج لعمل أي معروف لنا منذ أجبرناهم على سرية المصرف. |
İyilik yapma. | Open Subtitles | لا تصنع أي معروف. |