Sonra yosun yapışkan olmuş, tüm ekmek kırıntıları ona yapışmış. | Open Subtitles | ثم أصبحت الطحالب لزجة والتصقت بها كل فتات وجباته السريعة |
İlk başta kurşun kalem izlerini yok etmek için ekmek kırıntıları kullanılıyordu ve sonra silgi ve ponza. | TED | في البداية، كان فتات الخبز هو ما يستخدم لمحو علامات قلم الرصاص ولاحقًا استخدم المطاط والحجر الخفاف. |
Doğru, tüm bu mülteciler ekmek kırıntıları için çalışacak. | Open Subtitles | صحيح ، وجميع هؤلاء اللاجئين سيعملون من اجل فتات خبز. |
Çinliler piyasayı ele geçirecekler. Ruslar sadece kırıntıları topluyor. | TED | سوف تسيطر الصين عليهم، وستجمع روسيا الفتات. |
Hatıralarının sadece kırıntıları bizim için erişilebilirdi. | Open Subtitles | شظايا فقط من ذاكرتها ما نستطيع الوصول اليه |
Divan yastıklarındaki ekmek kırıntıları nasıl yalanır mı? | Open Subtitles | كيف يَلعَق فُتات الدوريتو مِن بين وسائد الأريكة؟ |
Yani köftenin içinde kıyma, ekmek kırıntıları ve baharat var. | Open Subtitles | رغيف اللحمه عباره عن فتات خبز و بعض التوابل و لحمه مفرومه |
Bu, ekmek kırıntıları için kavga eden bir grup güvercin. | Open Subtitles | ومجموعة الحمام هذه يتحاربون من أجل فتات الخبز |
Ekmek kırıntıları gibi, sesler bizi çetenin ön kapısına götürüyor. | Open Subtitles | تتبعهم مثل فتات الخبز إلى الباب الأمامي للعصابة |
- Ekmek kırıntıları bırakıyor. - Onu bulmamızı istiyor. | Open Subtitles | إنها تسقط فتات الخبز تريدنا أن نأتي لأخذها |
Shaggy'nin yanında ekmek kırıntıları vardı revirde Manami'ye verilen ekmeğin aynısıydı. | Open Subtitles | كان هناك فتات خبز بجانب الكلب وكان نفس الخبز الذي اعطي لمانامي في دار الحضانة |
Emniyet teşkilatına yol göstermek için yola ekmek kırıntıları atsaydın bari. | Open Subtitles | كان بوسعك أن تسقط خلفك أثراً من فتات الخبز يقود الشرطه إلى بابنا |
Radyoaktif ekmek kırıntıları misali. Bu şekilde kimin yaptığını bulabiliriz. | Open Subtitles | مثل فتات الخبز المشع هذا سيقودنا لمن يفعل ذلك |
...bazen hemen fark edilebilecek yeni kazılmış bir mezar olur ama saldırgan bizim için bir yerlere ekmek kırıntıları bırakır. | Open Subtitles | احيانا، تكون واضحة كقبر محفور حديثا لكن فى مكان ما الجانى ترك لنا فتات الخبز |
Etin üzerine ekmek kırıntıları ve eritilmiş tereyağı serpiştirin. | Open Subtitles | اشعل لحم العجل مع فتات الخبز و أذب الزبدة. |
Birileri konsolun üstüne tost kırıntıları dökünce böyle oluyor işte. | Open Subtitles | حَسناً، ذلك الذي يَحدث عندما يصبح لدى الناس كسر من فتات الخبز على لوحة المفاتيح |
"Ah yatak, tüm çağların kırıntıları üstüne dökülmüş. | Open Subtitles | أيها السرير ، فتات من كل العصور ملقى عليك |
Sadakati arada bir verdiğim haber kırıntıları dışında bir şeye mal olmuyor. | Open Subtitles | ولاءها لا يكلفني شيئا عدا بعض فتات الأخبار المتناثرة |
Bir restorandayken masadaki kırıntıları temizler, onları avuç içine alır ve atacak bir yer bulana kadar öylece tutardı. | Open Subtitles | عندما نكون بالمطعم وينظف الطاوله من الفتات و يجمع الفتات من الطاوله ،و يضعه في قبضته |
Git el süpürgesini getir ve kanepedeki kırıntıları temizle. | Open Subtitles | أحضري المكنسة اليدوية ونظفي الفتات الذي خلّفتِه على الكنبة |
Hatıralarının sadece kırıntıları bizim için erişilebilirdi. | Open Subtitles | شظايا فقط من ذاكرتها ما نستطيع الوصول اليه |
Soğan kırıntıları falan var. Bunların amacı ne ki? | Open Subtitles | مثل فُتات البصل ذلك، أقصد، ما فائدة تلك؟ |
Bilgelik kırıntıları vermeyecek misin? | Open Subtitles | لا شذرات من الحكمة؟ |