Keşke cebim o kadar derin olsaydı, efendim. | Open Subtitles | حسنا،صدقني يا سيدي أتمنّى لو كانت جيبي بهذا العمق |
Bilekteki bu kadar derin bir kesik orta ve dirsek damarlarını koparır. | Open Subtitles | قطع بهذا العمق كان ليقطع العصبين الزندي والمتوسط في المعصم. |
Ama ölümümüze düşerken internetten yarığın ne kadar derin olduğuna bakabiliriz. | Open Subtitles | لكن بينما نحن بالجو يمكننا تحديد مدى عمق الهوة تفادياً للمخاطر |
Tüm evi yutmaya yetecek kadar derin. | Open Subtitles | أتجرأ وأقول بأنه عميقاً كفاية ليبتلع هذا المنزل بأكلمه |
Bu çukur da hayvanların onu rahat bırakmasını sağlayacak kadar derin. | Open Subtitles | وهذه الحفره عميقة بما يكفي .و الحيوانات سوف تتركه وشأنه |
Sanki ne kadar derin hisler beslediğimizi birbirimize söylemekten korktuğumuz için kavga ediyorduk. | Open Subtitles | إنه وكأننا نتقاتل لأننا كنا نخشى معرفة الشخص الأخر كيف كان عمق شعورنا |
Koyu bir takım elbise giyiyordu ve yüzünde o kadar olgun, o kadar derin bir acı vardı ki ona zor bakıyordum. | Open Subtitles | ،كان يرتدى بزة غامقة و على وجهه رأيت الحكمة و ألم قديم و عميق حتى أنني لم أستطع النظر إليه مباشرا ً |
Birileri bunun okyanus kadar derin olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | "يقولون بأنه عميقٌ مثل المحيط" |
Şurada da varmış, o da bir o kadar derin. | Open Subtitles | {\pos(190,230)}.طبعًا ، وكذلك هذه، وبنفس العمق |
Sizin yerinizde olsam o kadar derin kazmazdım. | Open Subtitles | لم أكن سأحفر بهذا العمق لو كنت مكانك |
Sizin yerinizde olsam o kadar derin kazmazdım. | Open Subtitles | لم أكن سأحفر بهذا العمق لو كنت مكانك |
Ama merak ettim benim içimi bu kadar derin nasıl görebildiniz? | Open Subtitles | لكني تساءلت كيف أمكنك أن تري بهذا العمق |
Yolculuk ne kadar uzun olursa olsun ya da ne kadar derin ve baskın en sonunda her şey bir adıma bağlıdır. | Open Subtitles | لايهممدىفترةالإرتقاء, أو مدى عمق الإنحدار. في الأخير, كلها تأخذ خطوة واحدة. |
Liginizin dışındasınız, detektif. Bu işin ne kadar derin olduğunu anlayamazsınız. | Open Subtitles | أنتِ خارج عملكِ الآن ، أيّتها المحققة لا فكرة لديكِ عن مدى عمق هذا |
Nasıl, bu kadar derin ve şiddetli dönen girdap bu mega fırtınanın gözü de olabilir gezegenin yüzeyine inebilir? | Open Subtitles | مدى عمق هذه الدوامة الثائرة الدوّارة لكن ربما عين هذه العاصفة العملاقة تهبط لسطح الكوكب |
Ne kadar derin kazarlarsa, o kadar eski şeyler bulacaklarını bilirler. | Open Subtitles | انهم يعلمون انه و بمقدار ما يحفرون عميقاً فانهم سيعثرون على أشياء تعود الى أزمنة أقدم |
Böyle bir şey almak mı? Cepleriniz böyle bir şeyin parasını koyacak kadar derin değil. | Open Subtitles | أيّها المُحقق، إنّك لست طويلاً بما يكفي لتكون لديك جيوب عميقة بما يكفي. |
Bu şekilde, ne kadar derin uykuda olursak olalım yine de düşüşü ya da devrilmeyi hissedeceğiz. | Open Subtitles | لقد صنعته ليترك أي وظيفة للأذن بلا عائق بتلك الطريقة، أيّاً كان عمق النوم، فلا يزال النائم يشعر بالسقوط |
Koyu bir takım elbise giyiyordu ve yüzünde o kadar olgun, o kadar derin bir acı vardı ki ona zor bakıyordum. | Open Subtitles | ،كان يرتدى بزة غامقة و على وجهه رأيت الحكمة و ألم قديم و عميق حتى أنني لم أستطع النظر إليه مباشرا ً |
Birileri bunun okyanus kadar derin olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | "يقولون بأنه عميقٌ مثل المحيط" |
Şurada da varmış, o da bir o kadar derin. | Open Subtitles | {\pos(190,230)}.طبعًا ، وكذلك هذه، وبنفس العمق |
Sence bu su ne kadar derin? | Open Subtitles | إلى أي مدى تعتقدين أن هذه المياه عميقه ؟ |
Babam o kadar derin değildir. O bu tür bağlantılar yapamaz. | Open Subtitles | والدي ليس بذلك العمق إنه لا يفعل تلك الروابط |
Bu kadar derin duyguların hayalgücünden bu kadar yoksun olabilmesi... ne kadar harika birşey diye düşündü. | Open Subtitles | لقد رأى أن ذلك كان رائعاً كيف لمثل هذا العمق من المشاعر أن يتواجد فى ظل غياب القدرة على التخيل. |