Ama en önemlisi, devasa bir sur duvarı kalıntıları vardı, muhtemelen Priam ve Hector'un Yunanların yaklaşmasını izlediği duvardı. | TED | والأمر المهم أنه يوجد بقايا جدارٍ حصني ضخم ربما يكون هو نفسه الذي شاهد منه بريام وهيكتور قدوم اليونانيين. |
Yumurta sarısı kalıntıları güncel... ama kabuk 300 yıldan daha eski. | Open Subtitles | إن بقايا المح حالية لكن الصدفة على مدى 300 سنة قديمة. |
Başka köylerin yıkıntıları ya da buradaki gibi, eski Sovyet dökümhanesinin kalıntıları arasında. | Open Subtitles | في حطام القرى الأخرى أو هنا في بقايا مصنع سوفييتي قديم لصهر المعادن |
Kurbanların midelerinde bulunan tüm insan kalıntıları aynı şahsa aitmiş. | Open Subtitles | كل البقايا البشرية الموجودة في معدات لضحايا من نفس الشخص |
Birinin kalıntıları sık sık yada ilk defa görmesi... ...çok heyecan vericidir. | TED | وهذه الأمور مثيرة جدا، وأنها غالبا ما تكون كذلك فقط، أو للوهلة الأولى، لأي شخص يرى البقايا في أي وقت. |
Gaz yağı kalıntıları var, bu el yapımı olduğuna işaret ediyor. | Open Subtitles | وجدتُ آثار الكيروسين عليها مما يعني على بأنها الأرجح مصنوعة باليد |
İtfaiyecilerin şefiyle konuştuğumda, yangının kaynağında sigara kalıntıları bulduklarını söyledi. | Open Subtitles | عندما تحدثت مع ضابط الاطفاء قال انه وجد بقايا سيجاره. |
Fakat, ben, Kenya da yetiştiğim için... ...ve Turkana gölündeki insan kalıntıları araştırmasında ailemle birlikte çalıştığım için... ...kendimi çok şanslı hissediyorum. | TED | لكني كنت محظوظة جدا لأنني ترعرتُ في كينيا، وخاصة مرافقة والدي إلى بحيرة توركانا في عمليات البحث عن بقايا البشر. |
Okyanus tabanına gömülü olan bu güçlü aletin kalıntıları, günümüze kadar denizler için tuz öğüttükleri su tanrısı Ahti'nin alanında kaldı. | TED | مدفوناً بأرضية المحيط، بقايا هذه الأداة القوية بقيت في مملكة أهتي، آلهة الماء حيث يطحن الملح للبحار إلى يومنا هذا. |
Afro tarakları bugün hala üretiliyor, yumruk kısmıyla birlikte, yani her gün kullanılan bir eşyada o hareketin kalıntıları var. | TED | لا تزال أمشاط الأفرو تُنتج لهذا اليوم مع القبضة المرفوعة، فهي من بقايا الحركة في الأدوات المستعملة كل يوم. |
Alderaan'ın kalıntıları arasına giren bir yabancı gemi yakaladık. | Open Subtitles | أَسرنا شاحنة تدخل الى بقايا نظام الديران |
10 yaşlarında bir çocuğunkine benzeyen iskelet kalıntıları bulduk. | Open Subtitles | لم نعثُر إلا علىَ بقايا هياكل عظمية. ما يبدو أن طفل يبلغ من العمر 10 سنوات. |
Gelin dostlarımın zavallı kalıntıları. Dinlenelim bu kayalıkta biraz. | Open Subtitles | تعالوا أيها البقايا المسكينة من الأصدقاء، ارتاحوا على هذه الصخرة |
Bu fani kalıntıları toprağa verirken yere ektiğimiz bu şeyin bir insan değil bir tohum olduğunu biliyoruz, Zorlu kış mevsiminin ardından, onunla tanışmak için hep öne çıkacağız. | Open Subtitles | .. نرسل تلك البقايا الخالدة إلى الأرض .. أم كل شيء .. عالمين أن ما وضعناه فى الأرض |
Enkazda bulduğunuz ceset kalıntıları. -Dolarhyde'e ait değil. | Open Subtitles | جاك, هذه البقايا التي وجدت في المنزل لم تكن لدولارهايد |
kalıntıları bulana kadar, bundan emin olmayalım. | Open Subtitles | حتى أن نجد البقايا لن أضع النقط على الحروف |
Yerin derinliklerinde gömülü, taşkın yatağı üzerindeki şehir kalıntıları bir çeşit teknofosil olarak muhafaza edilirdi. | TED | ومدفونةٌ عميقًا تحت الأرض، آثار المدن المبنية على السهول الفيضية ستبقى محفوظة مع الوقت كمستحاثات تكنولوجية. |
Büyük baş hayvan kanı ve steroit bezleri kalıntıları taşıyor. | Open Subtitles | وتحتوي على آثار دماء ماشية وآثار قوية للمنشطات |
kalıntıları bozmak için kullandığını göstereceğim. | Open Subtitles | سوف أثبت أنها إستخدمت لتشويه الرفاة البشرية |
kalıntıları temizlemek için bunu Bay Mouton'un üzerine serpebilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكنني أن أبعثر فيني جينيه فوق السيد موتان؟ حتى اطهر بقاياه |
Aylar ve yıllar geçti, düzinelerce kabileyle görüştük ve bu kalıntıları evlerine götürmeye çalıştık. | TED | بعد شهور وثم سنوات، تقابلنا مع مجموعات من القبائل. لنكتشف كيف نعيد هذه الرفات لوطنها. |
Ne yazık ki, Mayor Giuliani, araştırmacılar incelemeye bile fırsat bulamadan, kalıntıları denizaşırı geridönüşüm depolarına nakletme işlemini başlattı. | Open Subtitles | لسوء الحظـ ، بدأ عمدة نيويورك جوليانى بشحن الحطام إلى مستودعات خردة بالصين قبل أن يفحصه المتخصصون |
Altı milyondan fazla insanın kalıntıları oraya yerleştirilmiştir; bazıları 1300 yıldan eski. | TED | رفات أكثر من ستة ملايين شخص ترقد بداخلها. بعضها عمره أكثر من 1300 عام. |
Bu tarihe kadar, kalıntıları bulunmuş olmalıydı. | Open Subtitles | اعتبارا من هذا التاريخ، لم يتم العثور على رفاته الى الآن |
Çok garip. Önce insan kalıntıları, şimdi de bebek fotoğrafı? | Open Subtitles | هذا غريب جدًا، أولًا رفاة آدمية والآن صور رضيع؟ |
Milyonlarca yıl süresince, onların kalıntıları petrole ve gaza dönüştü. | Open Subtitles | على مدى ملايين السنوات تحولَّت بقاياها إلى نفط و غاز. |
İran boyunca, bu tür yapıların düzinelerce kalıntıları var. Üstelik Ortadoğu'nun geri kalanında ve Çin'e kadar tüm yollarda benzer kalıntılar var. | TED | توجد أنقاض للعشرات من هذه الأبنية في أرجاء إيران، وما يدل على وجود مثل هذه الأبنية في أرجاء بقية الشرق الأوسط وصولًا إلى الصين. |
Odanı daha yeni temizledim ve sen yine eski kirli kalıntıları toplayıp geliyorsun. | Open Subtitles | كنت أنظف غرفتك للتو لكنك أحضرت هذه الآثار القذرة مرة أخرى |
Öte yandan, saçlarında ve her iki ayakkabısında sim kalıntıları tespit ettim. | Open Subtitles | على أية حال، اكتشفت آثاراً لمعان في شعرها وعلى زوج أحذيتها |