"kanıtlamak" - ترجمة من تركي إلى عربي

• إثبات
• تثبت
• يثبت
• لأثبت
• اثبات
• اثبت
• نثبت
• لتثبت
• ليثبت
• إثباته
• تثبتي
• لاثبات
• الإثبات
• أثبات
• وإثبات

Tek çıkış yolu, bu cinayeti benim işlemediğimi kanıtlamak. İyi de, nasıl?
السبيل الوحيد للخروج من هذا هو إثبات أنني لم أرتكب تلك الجريمة

ve sadece bir şeyler kanıtlamak isteyen aptallar bu tuzağa düşer.
و فقط الأغبياء الذين يحاولون إثبات شئ ،يقعون فى شرك أعمالهم

Hükümet, gerçekten, 77 sefer sayılı uçağın Pentagon'u vurduğunu kanıtlamak istiyorsa, bütün yapması gereken, o kasetlerden birinin yayınlanmasını serbest bırakmak.
إذا أرادت الحكومةَ أن تثبت بشكل نهائى بأن الرحلة 77 ضربت وزارة الدفاع الأمريكيةَ كل يجب أن يعرضوا أحد تلك الأشرطة

Beni endişelendiren, bunu kanıtlamak için ne kadar ileri gidebileceği.
هذا ليس ما يقلقنى إنما لأى مدى سيحاول يثبت ذلك

İlişkimizi bir sonraki seviyeye taşımak istediğimi kanıtlamak için sana yüzük aldım.
وفقط لأثبت لك أنّي أودّ أخذ الأمور للمستوى التّالي، جلبتُ لكِ خاتمًا.

Bu, yeni bir iddiası olan bunu kanıtlamak zorundadır, anlamına gelir.
بطريقة أخرى .. أن اثبات الدليل يقع على صاحب الفكرة الجديدة

Mesele Audrey'ye bir şey kanıtlamak değil kendime bir şey kanıtlamak.
هذا ليس لأثبات اى شىء ل اودرى هذا لكى اثبت نفسى

Hayır, sadece bir şey kanıtlamak istediğin için yapmak istemem.
لا أريد القيام بذلك فقط لأنك تريد إثبات شيء ما

Eğer bu davayı sürdürürse tek savunmamız cinayet suçlamamızı kanıtlamak olacak.
لو تابعت تلك الدعوى، فدفاعنا الوحيد هو إثبات إتّهامات القتل تلك

Amacın bunu kanıtlamak olsa bile bu seni korkusuz yapmaz.
هذا لا يجعلك جريئاً حتّى لو تمّ إثبات تلك النقطة

Sokka, bana bir şeyler kanıtlamak zorunda değilsin. Seninle zaten gurur duyuyorum.
سوكا لا يجب عليك أن تثبت لي ذلك فأنا فعلا فخور بك

Belki de herkese, hala harika bir parti düzenleyebildiğini kanıtlamak istemiştir.
وربما أرادت ان تثبت للجميع انها مازالت تستطيع عمل حفلة رائعة

Belki de kontrolün kendisinde olduğunu bizi ne zaman isterse öldürebileceğini kanıtlamak istiyordur.
لربّما تريد أن تثبت أنّها ممسكة بزمام الأمور، وبأنّ بوسعها قتلنا متى شاءت

Senin kadar iyi bir insanın bile yoldan çıkabileceğini kanıtlamak istedi.
أراد أن يثبت أنه حتى شخص جيد مثلك يمكن أن يسقط

Müdürüm, David hala, önemli bir varlık olduğunu kanıtlamak istiyor.
المدير دافيد يريد أن يثبت أنه مازال ذو نفع كبير

Önemli değil çünkü bakın -- Bunun mümkün olduğunu kanıtlamak için hesap yaptım.
هذا حسن، شاهدوا لدي الرياضيات لأثبت أن هذا ممكن.

Bak, bir ipucusu vardı ve Jason, Garrett'ın suçluluğunu kanıtlamak istedi.
انتظر,هو حصل على معلومات و جيسون يريد اثبات ان جاريت مذنب,

- İnsanlar seni destekliyor. - Haklı olduklarını kanıtlamak istiyorum.
الكثير من الناس يراهنون عليك مينيز كل ما اريده ان اثبت انهم على حق

Bizim kanıtlamak istediğimiz şey animasyonla tamamen farklı hikayeler anlatabileceğimizdi.
لكننا أردنا فعلا أن نثبت أنه يمكنك أن تروي قصصا بطريقة مختلفة تماما بالرسوم المتحركة.

Sert biri olduğunu kanıtlamak için öfkeni göstermene gerek yok.
لا داعي لأن تنفعل طوال الوقت فقط لتثبت مدى قوتك

Hatta bilimsel bir konferansta Midgley CFC'leri soludu ve bir mumu söndürdü. Bunu CFC'lerin güvenli ve yanıcı olmadıklarını kanıtlamak yapmıştı.
وفي الحقيقه ميدجلي اشتهر بتنفس هذا المركب ثم نفخه على الشمعة، ليثبت في مؤتمر علمي، أنه مركب آمن وغير قابلٍ للاشتعال،

Kaynağımın hatırlayacağı her şey, annenin hikayesini kanıtlamak için destek olur. - Sonra...
مصدري لو تذكر أي شيء عن هذا، فسيكون جزء من قصتها يُمكننا إثباته

Bana ya da buradaki kimseye birşey kanıtlamak zorunda değilsin.
ليس من الضروري أن تثبتي أيّ شئ لي، أو لأي واحدهـ هنا.

O sırada yapılacak en iyi şey o gibi gelmişti ama Confessor'un, masumluğunu kanıtlamak için uğraşacağını hesaba katmamışım.
بدي لي ان هذه هي افضل خطه في هذا الوقت. ومالم اخذه في الحسبان كان محاربة المؤمنه لاثبات برائتك.

Yapabileceğimiz en iyi şey, o kanıtın hatalı olduğunu kanıtlamak.
أفضل شيءٍ بإمكاننا فعله هُو الإثبات أنّ تلك الأدلة خاطئة.

- Evet, bunu kanıtlamak gerekiyor. - Henüz bu şansı yakalayamadım.
حسنا؛ الصعوبة هي أثبات ذلك وأنا لم يحالف الحظ في ذلك

Yani hatalı olduklarını kanıtlamak için bir sürü seks yapmalıyız!
علينا ممارسة الكثير من الجنس وإثبات انهما مخطئان