Sen bizim dikkatimizi çektiğin şu teorini kanıtlayan bir şey oldu. | Open Subtitles | الأمر الذي قد يثبت تلك النظرية التي كنت تحاول تقعنا بها |
O kızın sahip olduğu yetenekleri kanıtlayan bir çok veriye sahibiz. | Open Subtitles | نملك كلّ الانواع للمعلومات الذي يثبت قدراتها. |
Ve tabi bir de "g" sözcüğü var, zihinsel engelli insanların çoğu insan için hala görünmez olduğunu kanıtlayan sözcük. | TED | ثم يوجد تلك الكلمات الجارحة والمهينة التي تثبت أن ذوي الإعاقات الذهنية لا زالوا غير مرئيين بالنسبة للعديد من الأشخاص. |
Bunu kanıtlayan kanıtım var, ama bana hiç zaman vermediniz. | Open Subtitles | لدي الدلائل التي تثبت ذلك ولكنك لا تمنحني أي وقت |
Zaten onun makinesi de tam çalışmıyor ki. Bunu kanıtlayan bir parmağımız bile var. | Open Subtitles | حسناً، جهازه أيضاً لم يكن يعمل بكامل طاقته، ولدينا إصبع لإثبات ذلك |
Psikolojik acının kendini fiziksel acı olarak gösterebildiğini kanıtlayan birçok araştırmacı var. | Open Subtitles | البحوث المختلفة أثبتت أن الألم النفسي يعبر عن نفسه بصورة جسدية |
Dünyaya sadece hayatta kalan biri olmadığını ormanların kralını kafese kapatabilecek biri olduğunu kanıtlayan adamsın. | Open Subtitles | مَن اضطر ان يُثبت للعالم هذا لم يكن أحد الناجين وحسب، بَل حُبسَ في قفص ملك الغابة. |
Hula dansımız sevginin ölümden daha güçlü olduğunu kanıtlayan eski bir arkadaşlık hakkında. | Open Subtitles | مسرحيتنا ستكون عن الصداقات القديمة. وهذا يثبت أن الحب أقوى بكثير من الموت. |
Onun bizim adamımız olduğunu kanıtlayan bir laboratuvar dolusu D.N.A.var.Aynı zamanda,adam itiraf etti. | Open Subtitles | لدي تحليل دي إن إي يثبت أنه هو كما أنه معترف |
Yani, o hikâyenin doğru olmadığını kanıtlayan her şeyi yok etmek zorundayım. | Open Subtitles | ومن ثم لابد أن أدمر أي شيء يثبت أن تلك القصة غير صحيحة |
Lisa'nın beni mahvetmesinin tek yolu benim o rap konserimde olduğumu kanıtlayan birisini bulması. | Open Subtitles | هي أن تجد شخصاً يثبت أنني حضرت ذلك الحفل |
On dolara, kıçında bile has bir maden olduğunu kanıtlayan bir rapor alabilirsin, Odell. | Open Subtitles | بعشر دولارات أشتري تقرير يثبت إيجاد كريات لامعة في مؤخرتك |
Yüzeyde oluşan kristal proteinler, ağ tabaka üzerindeki tek bir noktaya ışığı odaklamada yararlı olduğunu kanıtlayan bir şekil yarattı. | TED | البروتينات البلورية تتشكل على السطح تنشئ بنية تثبت جدواها في تركيز الضوء عند نقطة واحدة على الشبكية. |
İki tüfek bulunduğunu kanıtlayan atış bu işte. | Open Subtitles | هذه هي الطلقة التي تثبت أنه كان هناك اثنين من البنادق |
Senin sen olduğunu kanıtlayan bütün delilleri yaktım. | Open Subtitles | دمرت كل الأدلة التى تثبت أنك أنت, حسنا ؟ |
Bu yüzden sana bu diski veriyorum, içinde Lans'ın Seattle DA'daki cinayetten sorumlu olduğunu, kanıtlayan bilgiyi bulacaksın. | Open Subtitles | لذا أنا أعطيك هذا القرص وعليه ستجد معلومات تثبت بأن لانس كان المسؤول عن مقتل نائب منطقة سياتل |
Evin yakınına bile gitmediğini kanıtlayan görgü tanıkları ve telefon kayıtları var. | Open Subtitles | لدينا سجلاتٌ هاتفيه و شهود عيان تثبت بأنه لم يكن متواجداً في المنزل |
Günümüzde bilim, evrimin doğruluğunu kanıtlayan bulgulara sahip. | Open Subtitles | لدى العلم الآن الدليل لإثبات أن التطور حقيقة. |
Bir Yahudi olarak dünyaya gelmiştim ve Tanrı'ya inanmaya alışıktım ta ki, Tanrı'nın sadece benim hayal gücümün bir ürünü olduğunu kanıtlayan kitapları okuyana kadar. | Open Subtitles | وُلدت يهودياً وكنت أؤمن بالرب ولكني قرأت كتباً عديدة مذاك أثبتت أن الرب من نسج خيالي |
Fakat bana gerçek bir şeyler verene kadar senin Amerikan vatandaşı olduğunu kanıtlayan bir şeyler ve birisi benim elimden bir şey gelmez. | Open Subtitles | شيئًا ما او شخصًا ما يُثبت أنك مواطن أمريكي ليس هناك شيء أساعدك به |
Yardıma ihtiyaç duyduğunu kanıtlayan öğrencilere 10 milyon dolar burs veriyoruz. | Open Subtitles | لدينا صندوق للمنح الدراسية بقيمة 10 ملايين دولار من أجل الطلاب الذين يثبتون أننا نحتاجهم |
CIA'in elinde bunu kanıtlayan uydu görüntüleri mevcut. | Open Subtitles | المخابرات الأمريكية لديها صور فوتوغرافية تُثبت هذا |
- Kızı olduğunu kanıtlayan bir DNA testi olmadan imzalamayacakmış. | Open Subtitles | -ولا يريد توقيع شيء حتى يتم تحليل الحمض النووي لاثبات أنك ابنته. |
Kocasının ne kadar ilgisiz ve umursamaz... bir pislik olduğunu kanıtlayan cebri yürüyüşü kastettin sanırım. | Open Subtitles | تعنين بأنّها قد صممت ذلك لتثبت مدى رعونة زوجها الأحمق ؟ |
Saygısızlık etmek istemem ama söylediklerini kanıtlayan bir şey var mı? | Open Subtitles | مع كُل الإحترام ما هو الإثبات الذى يدُل عَلى أن كُل ما قولتيه حقيقى ؟ |
Sinsi bir ucube olduğumu düşündüğüne dair teorimi kanıtlayan bir şey. | Open Subtitles | والذي يبرهن حقيقة نظريتي عن أنه يفكر أنني أبحث عن النزوة |
Sayın yargıç, kayıtlarda suçsuzluğunu kanıtlayan hiçbir şey yok. | Open Subtitles | حضرة القاضي لا يوجد دليل قاطع في التسجيل |