O kaybedeceği ne kadar çok şey olduğunu bilecek kadar zeki. | Open Subtitles | أنت تعرف، انه ذكي بما فيه الكفاية لمعرفة أن انه حصل على الكثير ليخسره |
Eğer Gregory kaybedeceği hiçbir şey olmadığını düşünüyorsa- -ülkenin her yanına gidebilir. | Open Subtitles | وان شعر غريغوري ان لا يوجد شيء ليخسره فأمامه البلد بأكمله |
kaybedeceği bir şey olmadıkça kellemi tekrar tehlikeye atmayacağım. | Open Subtitles | ولن أخاطر بحياتي مجدداً ما لم يكن لديه شيء ليخسره |
Evet, ama kaybedeceği bir şey yokmuş gibi davranan birine güvenemezsin. | Open Subtitles | أجل، ولكن لا يمكنك وضع ثقتك برجل يتصرف وكأنّ لا شيء لديه يخسره |
Cennetteki Huriler için olsun yada olmasın canını vermeye hazır birinin kaybedeceği hiç bir şey yoktur. | Open Subtitles | أي شخص لديه الإستعداد للتضحية بحياته سواء كان ذلك من اجل العذراوات في الجنة أم لا ليس لديه شيئ يخسره |
Belki de birlikte kaçacakları ve ekmek teknesini kaybedeceği için yapmıştır. | Open Subtitles | أو ربما لأنهم كانوا سيهربون معآ؟ وهكذا سيخسر من يطعمه؟ |
İfadeniz, eğer bu hareketi onaylamazsam çocuklarının hayatını kaybedeceği yönünde. | Open Subtitles | ...شهادتك هي أن ابنتهما ستموت إن لم أؤيد هذه الدعوى حالاً |
Kamuda iyi bir pozisyonu olan, ...kaybedeceği şeyleri olan birisi. | Open Subtitles | وهو مُتولّي منصب عام للغاية. لذا فهو لديه القليل ليخسره مِثل رسوم التحدُّث والوظائف الاستشارية. |
Sanırım Victor artık kaybedeceği hiçbir şeyin olmadığı bir noktaya geldi. | Open Subtitles | اعتقد ان فيكتور ليس لديه شيء ليخسره |
Eğer uyuşma olmazsa kaybedeceği bir şey yok. | Open Subtitles | لهذا السبب نحتاج الحمض النوويلـ(فينلي). ليس لديه شيء ليخسره إذا لم يُطابق. |
Ya da kaybedeceği çok şey olabilir. | Open Subtitles | . نعم ، أو الكثير ليخسره |
Ayrıca kaybedeceği bir şeyi de olan birine. | Open Subtitles | شخص ما كان لديه شيء ليخسره. |
- Charles'ın kaybedeceği biz varız. | Open Subtitles | تشارلز لديه نحن ليخسره |
İkimizin de kaybedeceği çok şeyi var. | Open Subtitles | كلانا لديه الكثير ليخسره |
Birincisi, kaybedeceği senden fazla olan insanla asla işe girme. | Open Subtitles | الأولى إياك وأن تذهب مع شخص لديه شيء قدير قد يخسره اكثر مما يخسرُك أنت |
Evet, sanırım artık kaybedeceği bir şeyi yok ve bunun için beni suçluyor. | Open Subtitles | حسنٌ، أظنّ أنّ ليس لديه ما يخسره وهو يلومني على هذا |
kaybedeceği en fazla şey, hayatının birkaç haftası. | Open Subtitles | أكثر ماقد يخسره هو بضع أسابيع في الحياة. |
Fakat albayım, Edward Sexby'nin yeryüzünde kaybedeceği hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ولكن سيدي الكولنيل إدوارد سكسبي) ليس لديه ما يخسره) في هذا العالم |
Herkesin kaybedeceği bir durum yaratmalısınızdır. Nükleer silahlar için böyledir. | Open Subtitles | أحيانا عليك أن توطد المفهوم بأنك إن خسرت فإن كل شخص سيخسر |
Sanırım başarısız olursan birinin işini kaybedeceği gerçeği baskı oluşturuyor. | Open Subtitles | انا اعتقد انه هنالك الكثر من الضغوط انه لو فشلت احدهم سيخسر وظيفته |
Eğer vesayeti değiştirdiysen de bu demek oluyor ki her bir çocuğunun kaybedeceği para... | Open Subtitles | وإن قمت بتغييرها أنت فذلك ...يعني أن كلاً من أبنائه سيخسر |
İfadeniz, eğer bu hareketi onaylamazsam çocuklarının hayatını kaybedeceği yönünde. | Open Subtitles | ...شهادتك هي أن ابنتهما ستموت إن لم أؤيد هذه الدعوى حالاً |