65 yaşına bastıktan birkaç gün sonra keşfettiğim en önemli şey yapmak istemediğim şeyler için artık vakit harcayamayacak olmamdı. | Open Subtitles | أهم شيء اكتشفته بعد بلوغي الـ65 بأيام هو أنني لا يمكنني تضييع المزيد من الوقت بفعل أشياء لا أريد فعلها |
keşfettiğim şey şuydu, yapmam gereken kesinlikle gördüklerini değil, hatırladıklarını değiştirmeliydim. | TED | وما اكتشفته كان، أن ما عليَّ فعله في الواقع ليس تقليد ما رأوه، بل تقليد ما تذكروه. |
Ve keşfettiğim şey yoksul insanlara depresyon tedavisi çoğunlukla hiç verilmediği oldu. | TED | و ما اكتشفته هو أن أغلب الناس الفقراء لا تتم معالجتهم من الاكتئاب. |
Bu Magic Bowl adlı bir yemektir. benim keşfettiğim | TED | هذا الطبق يسمى ''ماجيك باوول'' الذي اكتشفته. |
Fosil verileri kullanarak keşfettiğim tek bir önemli olayın kazanan ve kaybedenler hikâyesini anlatayım. | TED | هنا قصة الرابحون والخاسرون من مجرد حدث محوري اكتشفتها باستخدام البيانات الإحفورية. |
İç mekanda keşfettiğim şey şuydu: dış kaplamayla iç parçaların mimarisinde bir bağlantısızlık vardı. | TED | والذي اكتشفته في هذه الديكورات هو أن هناك انفصام بين الهيكل الخارجي والتصميم الداخلي للقطعة |
keşfettiğim en muazzam şeylerden biriydi. | TED | وقد كان هذا أكثر شيء مدهش اكتشفته في حياتي ، والى حد كبير |
İşte benim Boston'da keşfettiğim buydu -- yaşadığım dilsel hüsran aynı zamanda motive ediciydi. | TED | وهذا ما اكتشفته في بوسطن .. وهو أن الإحباط كان شديد التحفيز. |
Çünkü ikinci keşfettiğim şey bir çift sihirli ayakkabıydı. | Open Subtitles | لان الشىء الاخر الذى اكتشفته كان حذاءا سحريا. |
Şeytan, bu hafta keşfettiğim en harika şeyi biliyor musun? | Open Subtitles | و , ايها الشيطان , اتعرف ماهو الشئ الممتع الذي اكتشفته هذا الاسبوع؟ |
keşfettiğim astroide isim verebilirim! | Open Subtitles | أستطيع إطلاق اسم على الكويكب الذي اكتشفته |
keşfettiğim tek şey senin hakkında ne kadar az şey biliyor olduğumdu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي اكتشفته هو : كم أعلم القليل عنكِ.. |
Eğer keşfettiğim şey doğruysa, ne olacağını göreceksin. | Open Subtitles | إذا ما اكتشفته كان حقيقي أتعلم ماذا يعني هذا؟ |
Bu devasa düzeyde bir yiyecek ziyanını gösteriyor, fakat kitabımı yazarken keşfettiğim bir gerçek bu durumun aslında buz dağının görünen yüzü olduğuydu. bu durumun aslında buz dağının görünen yüzü olduğuydu. | TED | إنها تمثل بقايا هائلة من الطعام، لكن ما اكتشفته بينما كنت أكتب كتابي كان أن هذه الكثرة الواضحة من بقايا الطعام كانت في الواقع البداية فقط. |
Henüz yeni keşfettiğim bir mikroorganizma var. | TED | هنالك مايكروب جديد، و انا اكتشفته. |
Meslektaşlarım, koçlar, yetenek avcıları ve neröbilimcilerle konuşmaya başladım. keşfettiğim şey; bu insanların peşinde oldukları şey ve çalışma şekilleri günümüzdeki beyin bilimi tarafından destekleniyordu. | TED | فبدأتُ أتحدث إلى الزملاء والمدربين، وإلى شركات التوظيف وعلماء الأعصاب، وما اكتشفته هو ما كان يخطط إليه هؤلاء الاشخاص والطريقة التي يعملون فيها هو حقٌ مدعومٌ من قبل علم الدماغ الحديث. |
Kolorado'da keşfettiğim kanun, harika olmakla birlikte planıma uygun olarak inşa edilecek büyük bir santral sayesinde önceden hayal dahi edilemeyecek sonuçları elde etmenin artık mümkün olabileceğini gösteriyor. | Open Subtitles | القانون الذي اكتشفته في كولورادو مذهل وتعني ان نتائج لم يحلم بها احد من قبل كانت ممكنه حالما يتم تشييد محطه ضخمه وفقا لخطتي |
o kişisel çıkarın ne olabileceğini keşfetmek için harcadım. Ve işte o çok önemli şeyi keşfettiğim yer. | TED | وهذا ما اكتشفته شيء مهم جدا. |
Bu benim çocukken keşfettiğim bir gerçek. | Open Subtitles | هذه الحقيقة التي اكتشفتها عندما كنت طفلاً |
Bu benim çocukken keşfettiğim bir gerçek. | Open Subtitles | هذه الحقيقة التي اكتشفتها عندما كنت طفلاً |
keşfettiğim bu yer haricinde diğerleri yasak bölgeye çevrildi. | Open Subtitles | فى الاماكن الأخرى التى اكتشفتها بنفسى اكنت هذة الاشياء فى اماكن محرمة |