Haşhaş ekmeği kekler için yumuşak bir yerin olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | وأنا أعلم أن لديك بقعة لينة لتلك الكعك البذور الخشخاش. |
Taze ekmek. kekler. Meyve. | Open Subtitles | الخبز الطازج , الكعك , الفاكهة السجق , أفضل الأطباق |
Koyu kahve, yağsız kekler, ve internetin sırrını çözecek anahtarla beraber geldim. | Open Subtitles | أتيت ومعي حٌبوب قهوة كعك بلا دهون, و مفاتيح لأفتح سر الإنترنت |
Geceleri gözlerimi kapattığımda o kadar fazla oynuyorum ki baş döndürücü, yanıp sönen ışıkların görkemi yerine artık her yerde kekler görüyorum. | Open Subtitles | ألعب الكثير لدرجة أنه عندما أغمض عيناي في الليل فقط أرى كعكات الآن بدلاً عن الأضواء الساطعة الطبيعية |
Tahıl gevreği, ufak kekler cips, elma, tart var. | Open Subtitles | ماذا تريدين يا طفلتي؟ يوجد لدينا جرانولا كب كيك و مقرمشات فطيرة تفاح |
Muhteşem kekler yapan küçük fırını hatırlıyor musun? | Open Subtitles | ،أتذكرين ذلك المخبز الصغير الذي يعد الكعكات المدهشة؟ |
Fuayedeki kekler köşe bucak saçılmış. Size gösterebilirim. | Open Subtitles | الكعك فى الصالة تم قضمه من الحواف يمكننى أن أريك |
Ya da satılacak kekler değil. | Open Subtitles | لا بعض الإعلانات لسلسلة من الكعك بالفواكه |
Ya da satılacak kekler değil. | Open Subtitles | لا بعض الإعلانات لسلسلة من الكعك بالفواكه |
Bu şekilde, o gelmeden önce taze kekler yapabilirim. | Open Subtitles | بهذه الطريقة أستطيع عمل بعض الكعك الطازج قبل أن يعود |
kekler ve turşular bana bir şey ifade etmiyor. | Open Subtitles | الكعك والمخللات لا تعني شيئاً بالنسبة لي |
Orada Tommy Smother esrar keki falan yapmadı! Esrarlı kekler. Ayrıca evet yaptı. | Open Subtitles | حيث والدة تومي لم تعد الكعك اظنها بدأت تسخر مني |
Sizin için harika kekler alacağım yerler biliyorum. | Open Subtitles | أعرف مكان يمكنني أنّ أحضر لكم منه كعك ممتاز |
İçinde esrar olmayan kekler yedim,.. | Open Subtitles | أَكلتُ كعك الشكولاتة بالتأكيد لا مخدّراتَ فيهم. |
Ama bir nedenden ötürü, Cılgın kekler oynamayı bırakamıyor muyum? | Open Subtitles | لكن لبعض من الأسباب لايمكنني ترك كعكات كوايزي |
Ve yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum dünyada sadece kap kekler ve gökkuşakları olmadığını anlayacaksın. | Open Subtitles | وأنا لا أتوق الانتظار الى أن أرى وجهك عندما تجدي أن العالم ليس فقط كعكات و أقواس قزح |
Yarın sabaha kadar dört tane kek bırakabilirsek o günkü sütununda kekler hakkında yazmayı düşünebilirmiş. | Open Subtitles | إنها تقول: إذا أرسلنا لها 4 كيك كؤوس بحلول صباح الغد، سوف تفكّر بالكتابة عنهم في عامودها لذلك اليوم. |
Steamtown AVM'sine gittim ve hepinize Nipples'tan küçük kekler aldım. | Open Subtitles | ذهبت إلى مول ستيم داون وأحضرت لكم الكوب كيك من محل الحلمات |
Bana iyi geceler öpücü verdiğiniz kekler pişirdiğiniz, ninniler söylediğiniz anılarım. | Open Subtitles | إن ذكرياتي عنكما كانت تقبيلي قبل النوم... وخبز الكعكات وأغاني الأطفال. |
İyi fikir. O kekler çok kuruydu çünkü. | Open Subtitles | فكرة جيدة , لان تلك الكعكات تبدو جافة جداً |
Top kekler gerçekten de sevdim. | Open Subtitles | لقد استمتعت فعلاً بكعك الكاسات |
Bu minik kekler neden pastadan çok daha güzeller. | Open Subtitles | لماذا كؤوس الكيك أفضل بكثير من الكيك؟ |
Jöle var. kekler var, trüf var. | Open Subtitles | لدينا الهلام والكعك والشيكولاته المحشوّة. |